Jeongin bir kaç işlem için götürüldüğü polis karakolundan Minho'ya görünmeden çıkmaya çalışıyordu ki kapının önünde karşılaştığı bedenle bir anda çarpışmaları planlarını suya düşürdü.
"Nereye?" dedi Minho tek kaşı havalanırken. "Hiç." dedi Jeongin gergince üzerindeki kabanı düzeltirken. "Öyle bir hava alayım dedim."
Minho başını salladı. "Gel birlikte alalım. İşimiz bitti mi burada?" Jeongin başını salladı. Minho onu kaçmaması için sıkıca elinden tutarak karakoldan uzaklaşmaya başlamıştı ki savcının sesini duymasıyla duraksadı.
"Minho!" adının seslenilmesi ile merakla o tarafa döndüğünde Hyunjin hızlı adımlarla onların karşısında durdu.
Jeongin bu adamın kim olduğunu bilmiyordu ama işlerin gereksiz uzamasına engel olduğu için minnettar hissediyordu.
Savcının keskin bakışları ikisi arasında dolaşırken Jeongin ile yakaladığı göz temasını kesmeyip konuştu. "Biraz yalnız konuşabilir miyiz?" Jeongin tereddütlü olsa da başını sallıyordu ki Hyunjin kafasını bir anda Minho'ya çevirdi. "Minho."
Onun bu sinir bozucu ve bir o kadar da usta olan konuşma üslubu Minho'nun alıştığı bir şeydi. Başını sallayarak onay verdiğinde sanki onu takip etmesini söylüyormuş gibi önden ilerledi Hyunjin.
Minho Jeongin'in tekrar gitme teşebbüsünde bulunacağından adı gibi emin olduğundan onu bir polis memuruna emanet edip hızlı adımlarla dışarı çıktı.
Pahalı olduğu her halinden belli olan kabanı ve baştan aşağı siyaha boyanmış uzun bedeniyle onu bekleyen Hyunjin'in karşısına dikilip kollarını bağladığında savcı onu uyarırcasına konuştu. "O adamlara nasıl bulaştı Jeongin bilmiyorum, ama eğer buna daha fazla devam ederse ömründe görmediği pisliği görür. Onu da al kaç git buradan Minho." Aldığı nefesi verdiğinde soğuk hava buharı yukarı doğru dağıldı savcının ağzından.
"Son görüşmemiz bu. Bir daha seni ve o kaçağı karşımda görürsem attırırım içeriye." sonra bir cevap duymamak için döndü ve gitti. Minho hiçbir şey demesine bile izin vermediği için sinirlenip arabasına binen adamın camının önüne dikildi.
Tek eliyle adeta yumruklarcasına hızlıca vurduğu cam aşağıya inerken sırıttı. "Teşekkür ederim." dedi içtenlikle. Hyunjin boş boş ona baktı ve camı tekrar kapatmaya başladı.
Otomatik yukarı kalkan cam arasına elini sıkıştıran Minho adeta o bunu yapmasın diye can çekişiyordu. En sonunda pes eden savcı çocukla çocuk olmayacağını kendi kendine tekrar edip sabırla camı tekrar indirdi.
"Oh be." dedi ellerinin sıkışacağını zanneden Minho. Az önceki gevşekliği yerini ciddiyete bırakmıştı. Kafasını biraz daha eğip tam onun göz hizasına getirdi. "Gerçekten çok teşekkür ederim."
Hyunjin ufak bir baş sallamayla karşılık verdi. "Sen ne okuyordun?" sorunun alakasızlığı kafasını karıştırsa da yine savcının dikkatini dağıtmasına izin vermişti. "Gazetecilik."
Hyunjin bir süre onu süzüp memnuniyetsiz bir cevap verdi. "Tam adamısın. Çenen hiç durmuyor. Başarılar kariyerinde." sonra itirazlara rağmen en sonunda arabasının camını tamamen kapatmış ve onu orda bırakarak çekip gitmişti.
Minho ise onun arkasından biraz homurdandıktan sonra içeri Jeongin'in yanına geçmişti. Kolları bağlı, arkasına yaslanmış karşısındaki duvarı izliyordu. Minho onu uzaktan izlediğinin farkına varıp silkinerek kendine geldi ve yanına oturdu.
Konuşacak çok şeyleri vardı aslında ama konuşacak enerjileri yoktu. Jeongin kafasını daha fazla dik tutamadığı için Minho'nun omzuna koyduğunda Minho onu kendine daha çok çekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
what a feeling • jeongho, hyunsung
Fanfictionbeni sar zaman, mekan değersiz ben seninsem geçer kaygım özleyen kalsın habersiz başkasından yok bir kaybım