Sancılı ruhun,
Acıyan yanı,Göğüs kafesinin,
Kalp kırıkları,Duyguların insanı,
Yanıltış zamanı.★
"Seni hayal kırıklığına uğratıyorum. Yine mi bencil değilim?"
İnsanların iki dudağının arasından çıkan kelimelere bağlıydı, hissettiğiniz duygular. Mutluluklar, dışarıya saçtığınız gülücekler... Bazen de duyduğunuz pişmanlıklar, huzursuzluklar. Hepsi iki dudağın arasına bakardı.
Kalbim beni dinlemezcesine deli deli atarken, karnım ise onun aksine ağrıyordu. Gerginlik, korku gibi bir çok duyguyu hissediyordum. Onun ağzından çıkan iki cümle bana böyle hissettirmeye yetmişti.
Ayaz bencil bir insan değildi. Birçok şey olabilirdi ama bencil kelimesi ona yakışmazdı. Dün bana attığı o mesaj kabul edilebilir değildi ama... Aması yoktu işte. Bencil bir insan değildi. Düşünceli ve iyi kalpli bir insandı. Evet, tam olarak buydu.
Bencil değilsin aptal! diyerek yüzüne bağırmak istesem de o an sustum ve sadece baktım ona. İçimde ne kızgınlık kalmıştı ne de kırgınlık. Sadece ne hissedeceğimi bilmiyordum. Sertçe yutkundum ve dudaklarımı araladım fakat konuşmamı engelleyerek hiçbir şey demeden arkasını dönüp içinde bulunduğumuz müzik odasından çıktı ve kapıyı da açık bıraktı.
Az önce ne olmuştu?
"Seni öylece bırakıp gitti, daha ne olsun?"
Dişlerimi birbirine kenetleyerek anın şokunu atlatmaya çalışarak ve en önemlisi duygularımı dışarıya yansıtmamaya çalışarak ben de odadan çıktım ve sınıfa gittim. Ders az sonra başlayacaktı. Aklımda sadece bir şey demeden arkasını dönüp gittiği o an vardı. O anı tekrar tekrar başa sarıyordum zihnimde ve yeniden oynatıp izliyordum bir film gibi.
Şimdi ne yapmam gerekiyordu? Öylece gitmişti. Ne konuşacaktık ve nasıl konuşacaktık? Karnımda ki ağrı giderek artarken, bu sorunu bugün bir sekilde halletmem gerektiğinde karar kıldım. Yani bugün bir şekilde karşı karşıya ve en önemlisi doğru düzgün birbirimizi dinleyerek konuşmalıydık.
Ama ne zaman?
Poyraz... Ondan bir şeyler öğrenebilirsem, öğle arasında nerde olacağını da bulma şansım vardı.
Sırama geçtiğimde Poyraz'ın otomatik bana döndüğünü gördüm. Benimi gözetliyordu bu çocuk?
"Hallettiniz mi aranızda ki meseleyi? Artık her ne boksa..." Dedi sonlara doğru göz devirirken.
"Onu yakından tanıyor musun?" diye sordum, onun sorusunu es geçerek.
"Bunu Ayaz'a sorabilecegin-" derken lafını yarıda kestim. "Bunu zaten söylemiştin. Ben de sana soruyorum. Tanıyor musun?" Dedim diklenerek.
En sonunda pes edercesine nefesini dışarıya verdi. "Evet. Uzun zamandır." dediğinde asıl sorumu sordum ona. "Öğle aralarında nerde takılıyor genelde?" diye sordum.
"Bunu ona neden sor-" derken vücudumu zaten esir almış olan sinirim katbe kat arttı. "Bir bildiğim var ki sana soruyorum. Cevap vericek misin?"
İlk birkaç saniye sessiz kaldı. Sonrasında araladı dudaklarını. "Eğer herhangi bir çalışma yoksa müzik odasında takılır. Nadiren karşılıklı basketbol oynadığımız da oluyor. Okulun karşısında ki basketbol sahasında." dediğinde cevabımı aldıgım için göğe ermiş gibiydim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YILDIZLAR PARLAMAZ
Ficção Geral★ Bak... Gece oluyor, Hava kararıyor. Bak... Ay çıkıyor, Yıldızlar parlıyor. Ya da bakma... Çünkü benim gördüğümü, Sen göremezsin, Senin gördüğünü, Ben göremem... ★