1.

1K 127 50
                                    

Ilgaz'dan

"Anıl, hazır mısın?"

Eşime doğru seslenmem ile bir kaç saniye boyunca cevap gelmemişti. Merdivenlerde görünen beden ile kafamı oraya doğru çevirdim.

Anıl üzerindeki tişörtü düzeltirken yanıma geliyordu. Merdivenlerden indiğinde onu kendime çektim ve dudaklarından sertçe öptüm.

"Hadi çıkalım, aşkım."

Onu onaylayarak elime anahtarları aldım ve onun kapıdan çıkmasını izledikten sonra bende arkasından çıkarak kapıyı kilitledim.

Bir arkadaşımızın ageplay bebeği hastanede yatıyordu o yüzden ikisini ziyaret etmeye gidiyorduk. Anıl bebek için hediye de almıştı yani elimiz boş bir şekilde gitmiyorduk.

Arabamıza bindiğimizde motoru çalıştırdım ve kısa sürede anayola çıktık.

"Yavuzun halini düşünemiyorum şuan, Erim dizini çarptığında nasıl üzülmüştü adam. Şimdiki halini düşünemiyorum."

Eşime hak verircesine kafamı salladım. Arkadaşımız Yavuz gerçekten bebeğine çok bağlıydı.

Kısa bir süre sonra hastaneye varmıştık. Bu bir ageplay hastanesiydi ama üst katta hasta bebeklere de bakıyorlardı. Yani sadece bebek evlat edinmek için değildi bu hastane.

Birlikte arabadan inerek el ele hastanenin içine adımladık ve asansöre binerek yedinci kata çıktık.

"Oda numarası neydi?"

"190."

Anıl'ın cevabı ile hastanenin içinde bakınmaya başlamıştık. Gözüme çarpan oda ile eşimin elinden çekiştirerek onu sürükledim.

Kapıyı hafifçe tıklatarak içeriye girdik. Arkadaşımızın ve bebeğinin yanında başka bir bebek daha vardı. Kendi yatağında uyuyordu.

Çocuğu uyandırmak istemediğimiz için sessizce ikiliye yaklaştık ve sandalyelere oturduk.

"Merhaba Erim, nasılsın?"

"Meyaba Ilgaz abi! İyiyim."

"Bu senin için, Erim."

Anıl elindeki hediye poşetini bebeğe doğru uzattı ve birlikte açmasını izledik. Erim elindeki poşeti babasına uzatarak elinde kalan oyuncağa bakarak neşeyle güldü.

"Baba, bak!"

"Çok güzelmiş, bebeğim. Ne diyorduk abilere?"

"Teşekküy!"

"Önemli değil, ufaklık. Hızlıca iyileş tamam mı?"

Biraz daha ordan burdan sohbet etmiştik. Tam gitmek için hazırlandığımız an yandaki yataktan tuhaf sesler gelmeye başlamıştı.

Kafamı oraya çevirmem ile yatakta oturur pozisyona gelmiş olan bebek iki eli ile kalbini tutarak sesli ve sık nefesler alıyordu.

Hızlıca oturduğumuz yerden kalkarak yatağın sol kısmında bulunan kırmızı düğmeye bastım. Anıl o sırada çocuğun önünde dizleri üstüne oturmuş onunla konuşmaya çalışıyordu.

Kısa bir süre içinde bir doktor ve iki hemşire odaya gelmişlerdi. Çocuğu yatak ile götürmelerini izledikten sonra Yavuz ve Erim ile vedalaşarak odadan çıktık.

"Ilgaz, çocuğa ne oldu ki? Biraz bekleyelim mi?"

"Bilmiyorum, güzelim. İstersen bekleyelim ama uzun da sürebilir gelmesi."

"Bir şey olmaz, oturalım buraya."

Onun isteğini yerine getirerek gördüğümüz oturma alanına geçip beklemeye başladık. Yaklaşık yarım saat sonra hemşireler çocuğu geri getirmişlerdi.

Bizde odaya girmek için hazırlanırken bir hemşire bize parmağı ile 'bir dakika' işareti yapmıştı. Onu dinleyerek çocuğun içeriye götürülmesini izledik.

"Teşekkür ederiz, beyfendi. Eğer siz olmasaydınız Uzay'ın durumu çok kötü olacaktı."

Bebeğin ismi demekki Uzay'dı. Anıl hemşireye önemli olmadığını ve bunu kim olsa yapacağını söyleyerek göndermişti.

İkimiz birlikte odaya girerek yatağın içinde ürkek gözler ile üzerinde yıldızlar olan emziğni emen bebeği görerek yanına yaklaştık.

Yavuz ise Erim'i göğsünde uyutmaya çalışırken bize sırıtarak bakıyordu.

"Merhaba Uzay, iyi misin şimdi?"

Eşimin şefkatli sesine karşı karşımızdaki çocuk battaniyesini yumruklarının arasında sıkarak biraz geriye doğru kaymıştı.

"İyiyim, yeşekküy edeyim."

Onun bizden korktuğunu anlayarak bir adım geriye gittim ve ona gülümsedim.

"Ne oldu birden? Anlatmak zorunda değilsin istemezsen."

"Ameyiyat oydum ben, şimdi ne oyduyunu biymiyoyum kaybim acıdı."

"Çok geçmiş olsun, ufaklık. Umarım hızlıca sağlığına kavuşursun."

Onun dinlenmesi için gitmemiz en iyisi olurdu. Ona elimi uzatarak sıkmasını beklemiştim fakat o işaret parmağımı minik eli ile kavrayarak aşağıya ve yukarıya sallamıştık.

Bu hareketi ikimize de aşırı tatlı geldiği için gülerek ona el sallayarak odadan çıktık.

"Aşkım, çok tatlı."

"Öyle, sevgilim."

Arabaya varana kadar aramızda geçen tek konuşma buydu. Eşimin düşüncelerini şuan tahmin edebiliyordum fakat o düşüncelerin doğru mu yanlış mı olduğunu kestiremiyordum.

İkimiz arkadaşımız gibi bir ageplay bebeği evlat edinmek istiyorduk uzun zamandır. Bu hastane bize o yüzden tanıdıktı, bir kaç defa bebekler ile tanışmaya gelmiştik.

Ne yazık ki hiç bir zaman daha ilk anda bağlandığımız yada bize bağlanan bir bebek ile tanışmamıştık.

"Ben diyorum ki acaba Uzay-"

"Emin değilim, Anıl. Evde konuşalım bunu olur mu?"

Onun sözünü kesmek istememiştim ama ani bir karar vermemiz de doğru olmazdı.

Emin olmadığım konu çocuğun kalp hastalığı değildi, hem belki artık o hastalıktan kurtulmuştu bilmiyorduk. Beni düşündüren konu onun isteğiydi. Anıl'ın onu ilk andan itibaren sevdiğini anlamıştım.

Bende onu aşırı tatlı bulmuştum ama bu demek değildi ki o bizim bebeğimiz olmayı kabul edecekti. Belki onun tanıştığı ebeveyn adayları vardı ve ben bu işin sonunda eşimin üzülmesini istemiyordum.

-

-

-

-

-

-

Yeni kurgu!

Yıldızlara mı takacağız burda?

Buraya Strawberry final verince devam edeceğim ⭐️.

STARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin