Ilgaz'dan
Duyduğum ses ile gözlerimi hafifçe aralamıştım. Biraz etrafıma bakındıktan sonra sesin Uzay'dan geldiğini anlayarak yataktan kalktım ve onun beşiğine yaklaştım.
Gördüğüm görüntü ile adeta büyülenmiştim. Uzay dizleri üzerinde otururken elleri ile beşiğin file kısmına tutunuyordu. Saçları ise dağınıktı ve yanakları kızarıktı.
Ona kollarımı uzatarak kucağıma aldım ve elimi sarı saçlarına daldırdım. Oda'nın içinde birlikte yürürken saçlarını okşuyordum.
"Günaydın, bebeğim. Neden ağlıyorsun? Bak burdayız biz."
"Korktum."
Duyduğum konuşma ile kaşlarımı havaya kaldırdım. Bunu onunla sonra konuşmayı aklımın bir köşesine not ederek kucağımdaki tatlı bebeği yatağımıza bıraktım.
Uzay gözlerini bana çevirerek merakla beni izlemeye başladı.
"Bak şimdi Anıl babanı nasıl uyandıracağım."
Yatağın etrafından dolanarak eşimin yanına vardım ve üzerinden pikesini çekerek ellerim ile karnını gıdıklamaya başladım.
Anıl kıvranarak gözlerini açtığında gülmeye başladı ve elini bana vurmak için kaldırdı. Fakat gözleri yanımızda bizi kıkırdayarak izleyen oğlumuza kaydığında elini indirdi.
Bu haline sırıtırken ellerimi çektim ve ona elimi uzattım. Elimi tutarak yatakta oturur pozisyona geldi ve kafasını Uzay'a doğru çevirdi.
"Günaydın, bebeğim! Bu baban çok yaramaz, insan hiç gıdıklayarak uyandırılır mı?"
Uzay onun sözlerine tatlı bir şekilde kıkırdadı.
"Siz yatın o zaman biraz daha, ben bir aşağıya ineyim. Adamlar gelir şimdi."
İkisi beni onayladıktan sonra odadan çıktım ve tam merdivenlerden aşağıya inerken zil çalmıştı.
Adımlarımı biraz daha hızlandırarak kapıya vardım ve kulpu indirerek kapıyı açtım.
Karşımda gördüğüm beş adamı eve aldım ve çocuk odasının yerini gösterdim. Onlar yanlarında getirdikleri kartonları açarak işlerine başlarken bende mutfağa inmiştim.
Fırına hızlıca önceden hazırladığımız ama dondurucuya attığımız poğaça ve börekleri vermiştim. Masanın üzerini de ıslak bir bez ile sildikten sonra tabakları, kahvaltılıkları ve lazım olan her şeyi koydum.
Poğaça ve börekler de hazır olduktan sonra onları da masanın ortasına koydum. Mutfak şuan mis gibi kokuyordu.
Tekrardan yukarı çıkmam ile Anıl ve Uzay'ın konuşmasını duymuş ve onlara katılmıştım.
"Bebeğim, neden normal konuşuyorsun? Küçük alanında değil misin?"
"Ben- ben istiyorum ama olmuyor. Önce size geçmişimi anlatmak istiyorum."
Kaşlarımı havalandırarak yatağın üzerine oturdum ve Anıl ile dikkatlice Uzay'ı dinlemeye başladık. Şimdi anlatacak olduğu şeyler eminim ki kolay şeyler değildir ve sonrasında ona eğer isterse küçük alanına geçmekte yardımcı olabilirdik.
"Ben zengin bir ailenin oğluydum, kardeşlerim yoktu sadece annem ve babam vardı. Babam kalp hastasıydı ve çok yaşayamadan vefat etti. Annem ise o öldükten sonra beni evimizde yalnız bırakarak gitti. Her gün bekledim ama hiç bir zaman dönmedi. Yiyecek ve içecek gibi şeyleri alacak param vardı ilk başlarda, ev de bana kalmıştı. Ama sonrasında benim param bitti ve kendime bir şey alamaz oldum. O gün gezegenleri ve yıldızları izlemek istediğim için planetaryuma gitmiştim, yıldızları çok severim çünkü bana güvenli hissettiriyorlar. Beni içeriye almadılar ve ben geri eve dönecekken hastaneden çalışanlar ile tanıştım. Gerisi malum, burdayım şimdi."
Duyduklarımız ile şaşırmıştık. Henüz dün bize verilen dosyayı okuma fırsatımız olmamıştı ve onun hayatını ilk ondan duymuştuk. Anıl bir şey söylemeden oğlumuzu kucağına aldı ve sıkı sıkı sarıldı.
"Bazen sarılmak kelimelerden daha güzeldir, bebeğim. Bizimle birlikte çok mutlu olacaksın, söz veriyorum sana."
Bende onlara yaklaşarak sarılmalarına katıldım. Uzay'ın kıkırtısını duyunca ise birbirimizden ayrılarak mutfağa inmiştik. Şimdi kahvaltı yapma zamanıydı.
"Çok güzel kokuyor!"
Uzay pıtı pıtı yürüyerek bir sandalyenin üzerine oturdu. Mama sandalyesi henüz kurulmamıştı ama zaten şimdi oturması gerekmiyordu. Küçük alanına geçemiyordu nasıl olsa.
"Şuanlık sadece bir tane yıldız tabağımız var onu da Uzay'a vereceğim, Anıl. Bir kaç tane daha sipariş edelim."
Bilerek imalı konuşmuştum. Mutfakta benimle olan ikili bunu anlayarak gülmüşlerdi. Uzay için özel olan tabağı önüne koydum ve Anıl ile yerlerimize geçtik.
"Bu neli?"
Minik işaret parmağı ile çekingence gösterdiği böreğe baktım. Anıl ona cevap verdikten sonra tepkisini izledim.
"Patatesli, oğlum. Sever misin?"
"Severim."
Utangaç mırıltısı ile Anıl onun tabağına iki parça koydu ve saçlarını karıştırdı. Hep birlikte keyifle kahvaltımızı yaparken sohbet ediyorduk. Onun bizden çekinmesini istemediğimiz için durmadan konuşuyorduk.
"Dün akşam uzman bir arkadaşım ile konuştum, Uzay. Küçük ve büyük alanların farklarını, özelliklerini ve dikkat etmemiz gerekenleri öğrendim. Eğer istersen küçük alanına geçmende yardımcı olabiliriz sana."
Eğer istersen kısmını bastırarak söylemiştim. Onu hiç bir konuda zorlamayacaktık. Arkadaşım dün onun bu sürece küçük alanındayken daha hızlı adapte olabileceğini söylediği için böyle bir teklif sunmuştum ona.
Uzay patatesli böreğini afiyetle kemirirken düşünüyor gibiydi. Sonra birden yanakları pembeye bürünmüştü.
"İsterim ama nasıl yapacaksınız?"
Onu rahatlatmak adına gülümsedim ve gözlerimi yerinden kalkan Anıl'a çevirdim. Kendisi hızlıca merdivenlerden çıktı ve fazla oyalanmadan elinde bir şeyle geri döndü.
Elindekinin yıldızlı peluş olduğunu görünce güldüm ve Uzay yıldızı fark ettiği an ellerini peçetesine silerek yıldızı aldı ve göğsüne bastırdı.
"Sıcak bir banyo, vücut yağları ile masaj ve özellikle yumuşak bir bezin yardımcı olacağını duydum, ufaklık. Bunların hepsini sadece senin onayın ile yaparız."
Hala pembe olan yanakları ama aynı zamanda parlayaran mavi gözleri ile ilk önce Anıl'a sonrada bana bakmıştı.
Sıcak kahvemden bir yudum alırken beklediğim cevap gelmişti.
"Olur."
-
-
-
-
-
-
Çok kötüyüm burda kesilir mi hiç?
Gidişat nasıl? Lütfen beğendiğiniz yada beğenmediğiniz şeyleri bu kısma yazın. Bana çok yardımcı oluyor bu tür yorumlar ⭐️⭐️⭐️.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
STAR
General Fiction❁ Eşcinselliğin ve Ageplay'in normal karşılandığı bir evrende. ❁ Ageplay kitabıdır. ❁ BxBxb içerir. ❁ Babalar ve bebek arasında aşk yoktur! ❁ Cinsellik bulunmamaktadır. ❁ Homofobikler uzak dursun!