4. i think he knows

209 44 18
                                    


yorumlarinizla daha hevesli
ve hizli yaziyorum kizlar,, bilginize

"you know how to ball, i know aristotle

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"you know how to ball, i know aristotle."

haklı olduğumu bilmek, kendimi suçlama konusunda bana yardımcı olmuyordu. hoş, hiçbir zaman da olmamıştı. neyseki öğretmenler odasının kapısı fazlaca yüzüme kapatıldığından, hayır roseanne projene şu anda bakamam, buna alışık olduğum söylenebilirdi.

bu andan hemen sonra bayan jeon'un kimin geldiğini sorduğunu duymuştum kapının dışından. oğlu ise 'kurye' diyerek cevaplamıştı. elimle alnıma vurmamak için kendimi durdurmuş, bayan jeon'a seslenmiştim. pekâlâ, bağırmıştım.

bayan jeon, oğlunun kapattığı hızda kapıyı tekrardan açmış ve onun adına özür dilemişti. hâlâ elimde duran pastayı gülümseyerek almış ve tadının enfes olduğunu dile getirerek kapı önünde yaşadığım o husumeti anında atlattırmıştı.

iki saat boyunca senaryo hakkında konuştuk. bayan jeon bana roller için kimi düşündüğümü sordu. başrollerine karar veremediğimi, kalbini kırmak istemediğim fakat role uygun olmadığını anladığım kişilere bu haberi nasıl vereceğimi bilemediğimi söyledim. on iki yaşıma dönmüş ve her şeyin nasıl yapılacağını annesinden öğrenmeye çalışan bir kız gibi hissediyordum.

aklımda biri vardı elbette, modern romeo ve juliet'e uyarlamaya çalıştığım, buruşuk ve aceleyle yazılmış kağıtlarda bunu, senaryo'yu, ilk düşündüğümdeki isimler yazıyordu. bayan jeon'un bunları görmemesi için son sayfadaki 'ekler' bölümüne resmen gizlemiştim. ama o kişi, şu an okulda bu rolü kabul etmeyecek tek kişi olmalıydı. jennie. bunun için ne kadar uğraştığımı biliyordu. juliet'in olabilirim roseanne. iki hafta önceyse bana çıktığı kapıdan bakmış ve gülümsemişti. iyi şanslar diyordu çünkü biliyordu, sana dayanacak birini bulman için iyi şanslar.

tabii bunlardan bayan jeon'a hiç bahsetmedim. o da soracak bir konumda değildi zaten.

biz bu konuşmaları yaparken isminin jungkook olduğunu öğrendiğim bayan jeon'un oğlu, evden çıkmıştı ve sanırım bayan jeon daha rahatladığından olsa gerek onun hakkında da konuşmaya başlamıştı. bu konu için meraklı olduğum söylenemezdi ve aklımda kalan tek şey, bayan jeon'un onun, bir basketbol bursu kazanmak için geldiğini söylemesiydi.

yoluma bir daha çıkabilecek biri olduğunu düşünmüyordum, top sürebilme yeteneği olan bir çocuktu sadece. ilk gördüğümde de aynen böyle düşünmüştüm, şüphesiz.

taslağın üzerinden son bir kez geçtiğimizde saat akşam dokuz buçuğa geliyordu ve annemin mesajıyla aniden kalkmak zorunda kalmıştım, bayan jeon yarın okulda benimle konuşacağını söyleyinceyse yorgunluktan ağrıyan yüz kaslarıma rağmen kendimi son bir gayretle sıkarak gülümsemiştim.

the heartbreak prince ぃ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin