[Bölüm beş : Gayb'ın bahçesi saçındaki çiçekler.]
1 month after,
BAY's pov 🪽
Daha evvel bir çok anım oldu silik dumanlı, kenarları simli ya da boyası taşmış. Bir beyaz kağıttı anılarım, yeri geldi bir ufak çocuk gibi süslediler, bir çocuk gibi boyadılar gelişi güzel çizgileri taşmış. İlk defa o oldu, tüm dikkatiyle çizgileri taşırmadan boyayan anılarımı. Kağıdı pembeye boyadı, yeri geldi simle süsledi, kurdeleler çizdi. Öyle güzel ilmek ilmek işledi ki kendini her bir anıma, bana kimse daha önce böylesine iyi gelemedi. Birini severken korkmanın ne olduğunu öğretti. Yaralar içindeki ellerim ne vakit yüzüne düşmüş kahve saçlarını yüzünden arkaya itmeye kalksa, titrer oldu tek bir teli koparma korkusuyla.
Bir zindandı her zerresi, özellikle yeşile kaçan o güzelim dideleri. Baktıkça kaybolduğum bir labirentti. Ne hissedeceğimi bilemediğim vakitlerde susar öylece yatardım boynuna. O vakitlerde her daim elleri okşardı saçlarımı yumuşak ve nazikçe, inceden inceden soğuk bir kış günü titreten bir mum ışığı gibi dayanamayan yüreğimi bilmezdi.
Hem gündüzüm hem gecem, her cümlem her dizem dudakları arasından çıkacak cümlelere bağlı gibiydi. Ne vakit mutlu olsa, bir şeyler hakkında sızlanırken dudaklarını büzse, heyecanla ellerini çırpsa derdim işte o an, bir ömür geçse önümden, bir tren olsa, binmem tenezzül edip, gocunmam izlerim her hareketini bıkmam.
Şimdi kalabalık arasından oturduğum yerde gözleri hiç sekmeden beni bulduğu o saniye daha da anlam kazanıyor yürek kavgalarım. Bu hayatta her zerrem onu çağırıyor, dudaklarım yalnızca onun ismini sayıklıyor.
Elindeki topu sektirirken bir gülücük konuyor dudaklarına, aynı gülümsemeyi ben de ona ulaştırıyorum ve gözleri parıldıyor adeta. Gülüşünü bir kelebek görse ömrünü uzatacağından bir haber, her hareketinde omuzlarına dökülen toplu saçlarının yüreğimi sızlattığından da bir haber.
Servisi fileden gönderip tekrar yerine geçtiğinde tüm salonda ismi bağırılıyor. Gergin olduğunu her hareketinden fark ediyorum, yükü ve sorumluluğu ağır. Bihter yok, kaptan o. Puan eşit, kaybetme durumda takım toparlanamayacak, ligde düşecekler. Elleri titriyor. Sarılayım istedim, sakin olmasını söylemek istedim. O an yapamadım. Maçtan önce sıkıca sarılamadım, vakti bulamadım. Şimdi öyle gergin ki, yanında olayım istedim yalnızca, bakabildim gözlerine sadece.
Adımlarım oturduğum tribünden aşağı ilerledi. Yavaşça aşağı indim dikkat çekmeden. Molaya çıktıkları vakit, adımlarım direkt yanına yöneldi. Bir öpücük kondurabildim yalnızca elinin üstüne, gözleri dolu dolu gülümsedi. Emekleri hiçe gidiyordu dakikalardır. Hissettim içinde kopan fırtınaları ve sinirini fakat bir şey yapamadım. Dakikalarca onu izleyebildim sadece.
Vakit ilerledikçe ilerledi ve o tüm dik duruşuyla yine başardı. İçimde kopan rüzglarları sarıya boyadı, yüreğime en derin izini bıraktı ve başardı. Son düdük de çaldıktan sonra kollarıma atladı. Sıkı sıkıya sardım tüm bedenini, içli içli ağladı. İçinde biriktirdiklerini yine benim göğsümde bıraktı, göğsümdeki sinsi dumandan arındırdı beni, derme çatma evime güneş olarak doğdu. Ben yine ve yine onun her uzvunu sevdim yavaş ve nazikçe. Dokunurken parmak boğumlarım titredi, dudaklarım saçlarına dokundu sıra sıra, iç çekişleri sakinledi. Kolları ise hiç ayrılmadı bedenimden. Yüzü göğsüme gömülü dururken, sevdim yine her telini. Kokusunu çektim ciğerlerimin en ücra noktasına kadar.
"Başardın balım."
Yüzü göğsümden kalktı, ağlamaktan kızarmış gözlerinin içi güldü, dudakları kıvrıldı.
"Başardık."
Bu defa ben gülümsedim. Zihnime bir akşam evde yemek yerken anlattıkları doluştu. "Sen olmasan başaramazdım, ayakta duramazdım bu kadar ağırlık altında." demişti. Aleyhine yapılan her yorumu öyle takardı ki kafasına, dolu dolu gezerdi gözleri. Kulaklarını tıkamak, yalnızca kollarımda her kötülükten korumak istedim onu ömrü boyunca. Yapamayacağımı fark edince bir ada oldum ona. Herkesten her şeyden koruyacağım, etrafını dalgalarla ördüğüm bir ada. İçimde öyle bir boşluğu yalnız ona ayırdım.
"Seni seviyorum. Gayb'ın bahçesi saçındaki çiçekler birtanem."
Gözlerimin en içine bakıp beni sessizce dinlerken, cebimde bahçeden kopardığım bir papatyayı saçlarının arasına sıkıştırdım, dolu gözlerinden bir parıltı geçti.
"Barış."
İçim gitti. Öyle güzel sızlandı, öyle güzel baktı ki içim gitti öylece. Dört yanımdan yaralandım.
"Güzelim."
Dudakları dudaklarıma kapandı, ufacık tüy kadar hafif bir öpücük bıraktı fakat tüm dünyamı sarstı, yerle bir etti, haberi olmadı. Gözlerini kapatıp göğsüme sarıldı tekrardan, ellerinden biri ensemdeki saçlarımı severken fısıldadı kalbimin üstünde.
"Seni öyle seviyorum ki, bir ömür göğsünde ayırdığın o yerde kalacağım."
Bölüm sonu !!
Ay saçma olmamıştır umarım bölüm, öyle hiç bir fikir gelmediği için yazdım öylece, kısa da oldu ama beceremedim sanırım.
Kendinize iyi bakın, kucaklandınız.
🤍🪽
ŞİMDİ OKUDUĞUN
deplasmanda plasebo
Diversosyürüdüğüm engebeli yollarda düştüm, dizlerim yaralandı umursamadım fakat, en sert düşüşlerim hep sana oldu. 🪽 | ilkin aydın & barış alper yılmaz. ¡friends to lovers. by @gunescicegisin