[Bölüm altı : Ser'den geçer, senden geçmez gönül.]
İlkin's pov 🐚Ufukta güneş turuncusunu sarısına katıp süzülürken ağır ve sakince, esen tatlı meltem beyaz tülü savuruyor, aydınlığa bürünmeye başlayan odada kısık sesle klasik müzik süregeliyordu. Sol elimde tuttuğum paletten mavi rengi fırçayla karıştırıp tuvale sürüyor, ara sıra geri çekilip nasıl olduğunu inceliyor, dudaklarım kapalı biçimde melodiye eşlik ederken, ara ara gözlerimi kapatıp derince soluklanmayı da ihmal etmiyordum.
İnce askılı saten pijamamdan içeri süzülen asude rüzgarla içimi bir huzur kaplıyor, kalemle topuz topladığım saçımdan perçemlerim ve kalemden kaçmış bir kaç tel tenimi okşarken, burnuma dolan deniz kokusuyla içimdeki küçük bir kız çocuğunun sevimli kahkahalarını duyar gibi oluyordum her defasında.
Hayatımı spora adamış olsam bile bu zaman dek kaçtığım tek yoldu çizim. Kim düşürse beni, dizlerimi incitse koşa koşa tuvalimin başına oturunca ağlardım yalnızca.
Saçları bukleli o ufak kız çocuğu büyüdü, sert adımlar attı, yoruldu. Eve sokamadığı dertlerini bir sokak kaldırımına oturup ağlayarak dindirdi, çok kez sahanın soğuk zemininde yatıp tavanı izledi sayamadı fakat, sert basan adımlarını acıttılar. Yolumu taş toprak yaptılar, engebelerde düştüm, canım yandı, dizlerimdeki yaraları saran olmamıştı fakat biri çıkıverdi aniden. Parmakları yüreğiöi tek tek sardı adeta, teni tenime ilmek ilmek işlendi, kokusu her bir uzvuma sindi. Gözleri bakarken parladı, severken elleri titredi, yaralı dizlerimi sevdi, kumral saçlarımı papatyadan taçlarla süsledi, içimdeki bukle saçlı ufak kıza dokundu, güldürdü, göz yaşlarımı omzunda ağırladı, içime atmadan boğazıma dizmeden hıçkıra hıçkıra ağladım.
Aklıma düşen çehre kıvırdı dudaklarımı, yavaşça doğan güneşin sarı ışıkları kirpiklerime gölge düşürürken, elimdeki paleti kenara bırakıp oturduğum tabureden kalktı bedenim. Biraz ilerimdeki cama ulaşıp, esintide savrulan beyaz tülü sıyırıp açtım camı, derin bir nefes alıp gerildim gelişigüzel. Dudaklarımdaki gülümsemeyi silemedim. Ne vakit düşse zihnimin kuytusuna çehresi, sarhoş olup sekiz çiziyor ayaklarım, aşk çarmıhına geriliyor bedenim.
Telefonum titriyor, tek bir isim, zihnimdeki çehrenin sahibi, ela gözlerinde denizi bulduğum beden. Saat 7'yi biraz geçmiş, uyumadığımı hisseder, bilirim. Söylemez ama hisseder her halimi.
"Güzelim, günaydın."
Sesi yumuşacık, hayat buluyorum, ev oluyor bana. Sarıp sarmalıyor her zerremi kadife sesi.
"Günaydın birtanem, saat daha erken?"
Bir kıkırtı kaçıyor dudaklarından, birkaç serzeniş bırakıyor varla yok arası ahizenin ardından.
"Yeğenimi bana bırakacakmış ablam, erkenden iş başı yaptım bugün güzelim."
"Ablan mı? Ablan yok ki senin birtanem."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
deplasmanda plasebo
De Todoyürüdüğüm engebeli yollarda düştüm, dizlerim yaralandı umursamadım fakat, en sert düşüşlerim hep sana oldu. 🪽 | ilkin aydın & barış alper yılmaz. ¡friends to lovers. by @gunescicegisin