Adsız Bölüm 11

89 7 0
                                    

Sabah kahvaltı ederken babamın elini tutup öptüm ve özür diledim. O da yüzümü okşayıp "Sana nasıl kıydım ?"dedi ve bu bizim bu konuyla ilgili son konuşmamız oldu.

Eşimden cevap birkaç gün sonra geldi; 'sana mı, kardeşime mi inanayım?' yazmıştı. Yine kısa öz ve başka kelimeye gerek olmayan mektupla daha da içime kapandım.

Her gece yatağa yatıncaya kadar sessizce oturuyordum. Hiç konuşmuyor, sürekli dışarıya bakıyordum. Bende onlarda biliyorlardı ki, bu yaşadıklarımın tesellisi yoktu. Günler geçiyor, artık yaz sona eriyordu. Yatağıma yatınca yaşadıklarımı tekrar tekrar düşünüp, hep bir şok ya da cinnet geçirip o evden kaçtığımı düşünüyordum.

Hamileliğim oldukça ilerlemişti, yedi aylıktım. Karnım kocamandı. Nefes bile alamıyordum, depresyon hâlimde iyice artmıştı. İftiraya uğramıştım ve babamın namusuna leke sürmüştüm.

Her gece bu yükle yaşadığım için isyan ediyordum, sonra bir gün kararımı verdim. Akşama kadar zor bekledim, babam eve gelince karşısına dikilip babama, İstanbul'a teyzemin yanına gitmek istediğimi söyledim. Teyzem yalnız yaşıyordu. Babam bu fikirle rahatlamıştı, hemen kabul etti. Küçük bir yerde yaşıyorduk, o yıllarda böyle olaylar meraklı bakışlara, sorulara ve dedikodulara neden oluyordu. O yüzden ailem bu fikre can simidi gibi sarılmıştı. Hızlıca hazırlıkları yapıp İstanbul yolculuğuma başladım.

İşte şimdi oturduğun bu eve böylece geldim. Teyzem yalnız yaşıyordu. Sevinçle beni karşılamış. Hazırladığı odama hemen yerleşmeme yardım etmişti. Sesizliğime anlayışlı davranıyor bana karışmıyordu. Buda beni oldukça rahatlatıyordu.

Bir gece rüyamda seni gördüm. Benden özür diliyordun. Evden kaçıp aileme sığınmama neden olduğunu, bu yüzden de bebeğimi eşimden ayrı yalnız büyüteceğimden dolayı üzgün olduğunu söylüyordun. En çok bebeğime üzülüyordun, ama o kadar mutluydum ki, içimde bir bebek şekilleniyordu. Kimden olduğu önemli değildi. O yalnızca bana aitti ve bu yüzden sana çok minnettardım.

Beni doğru yola yönlendirmiştin. Ya o evde kalmaya devam edip gerçektende tecavüze uğrasaydım? Bana yardımcı olduğun konusunda seni ikna edince rüyamdan uyandım. Artık daha da rahattım.

Ta ki ertesi gün kapı çalınıncaya kadar...

Teyzem evde değildi. Kapıyı açınca eşimi görünce korkmuştum. O zaman sekizinci ayın sonundaydım, bebeğimin doğmasına az kalmıştı. Eşim boynu bükük bana yalvarıp, içeri girip konuşmak istediğini söyledi. İçeri buyur ettim, benden helallik istiyordu, bebeğin hatırına tekrar beni kabul ettiğini, ama artık karı koca ilişkimizin olmasının mümkün olamadığını söylüyordu. Dinliyor ama anlamıyordum, hatta karşımda konuşan o kadar yabancıydı ki, nerdeyse evlendiğimizi bile unutmuştum.

O konuşurken sen olsan ne yapardın, diye düşündüm. Ona tahammül edemiyordum. Birden ayağa fırlayıp evden hemen çıkıp gitmesi için haykırdım, yoksa polise haber verecektim. Benden o tepkiyi beklemiyordu, afalladı. Ben de bundan güç alarak aylardır biriktirdiğim tüm öfkemi kustum, çocuk üzerinde de hakkı yoktu, olamazdı da.

Benim bağırışıma tepki olarak kalkıp merdivenlere yöneldi. Merdivenin tam başındayken aniden dönüp, kolumdan tutup beni merdivenden aşağıya doğru fırlattı, bir taraftan da bağırıyordu "Bu çocuk seninde olmayacak".

Gerisini hatırlamıyorum, tam bir ay hastanede kafa travmasın'dan kendimi bilmeden yatmışım. Kendime geldiğimde bebeğimi kaybetmiştim. Hastaneden taburcu olurken artık on yedi yaşından çok daha olgun biriydim. Bebeğimle beraber yaşama isteğimde ölmüştü.

Teyzemin evine döndüğümde, yürüyen bir ölüydüm. Annem ve babam başımdan aylarca ayrılmadılar. Ben ise yine konuşmadım, sustum.

O günlerde teyzem bir gün odama geldi, karşıma oturdu ve bana kendi hayatını anlattı. Eşi askerdeyken teyzem hamileymiş, eşi askerliği yaptığı yerde başka birine âşık olup teyzeme haber bile vermeden, uzun yıllar aramadan, sormadan, ortadan kaybolmuş. Sekiz sene sonra birden kucağında bir bebekle kapıyı çalmış. Eşi doğum yaparken ölmüş, bebekle bir başına kalınca da yapamadığı için bebeğini de alarak teyzeme geri dönmüş. Teyzem affetmiş bebeğiyle onu eve alıp sahiplenmiş. Yıllarca çocuğuna da eşine de bakmıştı. Ağlayarak anlatmaya devam etti. ''Benden olan kızına hep soğuktu, ikimize de ilgisizdi, bir zaman sonra diğer çocukları da bana bırakıp yiyip, içip, gezmeye başladı. Arsaların ve evlerin kiralarını toplamaya gidiyor, geldiğinde topladığı paraların az olduğunu söyleyincede, beni azarlıyordu. Sonra bu azarlamalar darp etmeye döndü. Hayatımı kâbusa çevirmişti. Evde çocuk bakıyordum, o ise paralarla keyif çatıyordu. Kurtulamıyordum, kimsem de yoktu. Ablam çok uzaklardaydı. Sonra yine böyle kira zamanı çocuklarıda alıp gezmeye gideceğini söyleyerek evden çıktı ve bir daha dönmedi. Aylarca, yıllarca aradım, iz yoktu. Birkaç dönüm arsamı ve birçok dükkânımı sahte imzayla satmıştı. Paraları alıp iki çocukla beraber kayıplara karışmıştı. Kızım dokuz yaşındaydı, bebeği ise bir buçuk yaşındaydı, aradım, kapı kapı dolaştım, bir iz bulamadım, ta ki beş sene evvel kapı çalınıpta bir genç bayan kapıma gelinceye kadar. Kızım beni bulmuştu. Babası ölüm döşeğinde benden bahsedinceye kadar beni ölü biliyormuş. Öğrenir öğrenmez yollara düşmüş ve beni bulmuştu, evlenmiş çocukları olmuş. Birkaç gün kalıp sonra ailesine döndü. Artık aramızda kocaman aşılamaz bir uçurum vardı.

Anlatırken bir yandan da hıçkırarak ağlıyordu.

"Kızım ya beben doğaydı, kocanda kaçıraydı, daha mı iyi olacaktı?" dedi.

Haklıydı, belki de çocuğumu kaçırsaydı, daha kötü olurdum. Annem her zaman, hayırlısı neyse başıma o gelsin diye dua et derdi, demek ki hakkımda o hayırlısıydı, neyse çok uzattım, yaşlılık işte kusuruma bakma.

Yıllar sonra eşimin ailesinden haber aldım. Eşim cinayete teşebbüsten yargılanıp hapis cezasına çarptırılmıştı. Kaynım evlenmiş, eşini döverek sakat bırakmıştı. Kayınvalidem ölmüştü. Eşim hapis cezasını bitirip köye dönmüş, tutunamamış, kayıplara karışmıştı. Bunları duyunca sana daha çok dua ettim, beni pek çok musibetten koruyup, hayatta kalmamı sağlamıştın.

Kayıp Ruh Yitik BedenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin