Sunoo'dan
Yine bir cumartesi günü ve biz yine şarkımızı son kez çalışmak için stüdyoya gidecektik.
Get Him Back'i çalışmaya başlayalı iki hafta çoktan geçmişti. Bu şarkının neredeyse hepsini Minjeong ile beraber söylüyordum. Bazı yüksek notalı kısımları ise zorlandığım için tamamen Minjeong'a devretmiştim. Onun da bu tekliflerimi hemen kabul edip şarkıyı çok içten söylemesi dikkatimden kaçmamıştı. En kısa sürede sorguya çekmem gerekiyordu onu.
Şu anda ise çalıştığım kafenin önünde Riki'yi bekliyordum. Normalde buluşma saatimiz 17.00'ydi. Yani en azından Riki bunu böyle biliyordu. Ancak ikimizin konuşması gereken şeyler olduğundan Minjeong'dan Nicholas'la beraber 18.00'de gelmelerini rica etmiştim. Son zamanlarda yaşanan ve gitarist ikiliye anlatmadığım ne varsa önceki günlerde onlara anlattığım için Minjeong benimle bir güzel dalga geçtikten sonra kabul etmişti.
Şimdi ise plandaki tek eksik Riki'ydi ve ben beklemek hiç istemiyordum.
"Riki-ya, neredesin?"
"Hm?"
Kulağıma yakınlaştırdığım telefondan yankılanan derin sesiyle beraber birkaç saniyeliğine duraksamıştım. Kesinlikle sabah aç karnına içtiğim soğuk çay midemi bulandırıyordu.
"Bekliyorum seni. Neredesin?"
"Nerede bekliyorsun ya?"
Normalden daha boğuk çıkan sesiyle beraber kaşlarımı çatmıştım. İnsan içinde olmasam saniyesinde yere kapaklanmama sebep olacak bu sesi yeni uyanmasından mı kaynaklanıyordu?
"Yeni mi uyandın sen? Kafenin önünde buluşalım dedik ya Riki. İnanmıyorum sana."
Telefondan birkaç saniye ses çıkmayınca yüzüme kapatıp kapatmadığına bakmak için telefonu kulağımdan uzaklaştırmıştım. Arama hala devam ediyordu.
"Uyuyakalmışım kusura bakma. Sen geç stüdyoya ben de geliyorum hemen."
Odun.
15 dakikalık molamı da onun için magnolya yapmaya harcadığımdan haberi yoktu tabii. Dolapta duran onca magnolyaya rağmen sırf kendim yapmış olmak için mutfak bölümündekilerin dalga geçmelerine de katlanmıştım. En az iki hafta Riki hakkında konuşur dururlardı artık.
"On dakika içinde ya geldin ya geldin Riki. Yoksa ölü bil kendini."
Daha fazla bir şey demesine izin vermeden kapatmıştım aramayı. Ne kadar çabuk gelirse o kadar iyiydi sonuçta.
Derin bir nefes aldığımda burnuma dolan kokuyla ister istemez tebessüm etmiştim. Beraber karla oynadığımız gece getirdiği kahverengi atkısını bana vermişti. Genelde krem tonlarında giyinen birisi olduğum için de kahverengi yakışıyordu. Başka da kahverengi atkım olmadığından takıyordum yani, yanlış anlaşılmasın.
Ama çok güzel kokuyordu.
Ona sarıldığımda içime çektiğim kokunun tamamen aynısıydı. Rahatlatıyordu bu yüzden.
Riki'ye nasıl bir anda böyle çekildiğimi bilmiyordum ama son bir buçuk aydır hayatımda nasıl gerçekleştiğini bilmediğim çok şey yaşanmıştı doğrusu. O gün Heeseung hyung beni vokal olarak gruba katılmayı denemem için ikna etmeseydi bazı şeyler çok daha farklı olurdu galiba.
Jake son senesinde okul değiştirmezdi mesela. Ya da Sunghoon şerefsizi de Jake'in peşinden gitmezdi. Açıkçası şu saatten sonra istediklerini yapabilirlerdi. Ben okulda üstümdeki o iğrenç bakışlar olmadan yürüyebildiğim sürece her şey iyiydi benim için.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Because I Liked A Boy | Sunki
Fiksi PenggemarGuess I don't have a choice, all because I liked a boy.