11

1.4K 335 358
                                    

selaaaam, nasılsınız bakalım?

düzyazı ve text karışık 3.6k uzunluğunda bölümümüz ile karşınızdayımm textinglerde düzyazı bölümlere genelde az yorum geliyor öyle olmasın lütfen🥺🙏🏻

keyifli okumalar diliyorum💜





***


Babamın beni ve Jimin'i büyük bir heyecanla karşılayıp tüm sevecenliği ile kucakladığı ve Jimin'e iltifatlar yağdırarak ne kadar hoş ve alımlı göründüğünü söylediği dakikaların sonunda nihayet yemek masasına oturmayı başarmıştık.

Hizmetçiler servise başlarken bir kez daha "Beni davet ettiğiniz için teşekkür ederim." dedi Jimin. "Sofra harika görünüyor."

Hemen yanımdaki sandalyede oturuyordu. Geriye doğru taramak yerine alnına dökülmesine izin verdiği kahverengi saç tutamları, hafifçe pembeleşen teni ve sık sık tercih ettiği toz pembe tonlarındaki hafif göz makyajıyla oldukça güzel görünüyordu. Benim evimde, benim masamda oturmuş, ailemle tatlı tatlı sohbet ederken bir tanrıçadan farkı yoktu gözümde. Her şeyimle ona çekilirken buluyordum kendimi.

"Geldiğin için asıl ben teşekkür ederim." dedi Jimin'in bir numaralı fanı olduğuna emin olduğum Young Jin babam. "Seni ve sohbetini özlemiştim."

"Ben de öyle!" Jimin'in gözleri parladı ve yerinde heyecanla kıpırdandı. "Sizinle sohbet etmeyi çok özledim."

"Milan'dan harika şeyler aldım, canım. Yemekten sonra sana göstermek için sabırsızlanıyorum. Üstelik senin için bir hediyem de var. Eminim ki çok seveceksin."

"Zahmet etmeseydiniz keşke." Jimin önüne konulan yemek tabağıyla birlikte çalışana döndü ve duyduğum en tatlı teşekkürü mırıldandıktan sonra ilgisini tekrardan babama yöneltti. "Benim için zahmete girmenizi istemem."

"Hiç zahmet olur mu? Görür görmez aklıma sen geldin. Sana çok yakışacağına eminim. Fiziğin kusursuz." Babam bir yandan yemek servisinin düzgün yapıldığından emin olurken bir yandan da Jimin'i iltifatlara boğuyor, hemen yanıbaşımda oturan omeganın kızardıkça kızarmasına sebep oluyordu.

"Teşekkür ederim," derken utangaç bakışlarını bir anlığına bana kaydırdı ama sonra hızla babama çevirdi. "Benim de sizin için bir hediyem var. Büyük bir şey değil ama-"

"Benim için mi? Gerçekten mi?" Babam yüksek sesle şakıdığında Taehyung ile şaşkın şaşkın birbirimize bakıyorduk. Babama hediye alma konusunda ikimiz de fazlasıyla hevesliydik ama ona ne alırsak alalım bu kadar heyecanlandığına şahit olmamıştık. "Ah, Jimin," masanın üzerinden uzanıp Jimin'in elini yakaladı ve parmaklarını sıkıca tutarken şefkatle baktı ona. "Ne tatlısın."

"Pekala," Sungho babam nihayet başını telefonundan kaldırıp gülümseyerek önündeki manzaraya baktı. "Önce yemeğimizi yiyelim, sonra hediyeleşirsiniz. Değil mi canım?"

"Elbette, kusura bakmayın fazla heyecan yaptım. Heyecanlandığımda nasıl olduğumu biliyorsun."

İki babam da muzip muzip birbirlerine bakarak göz kırptıklarında "Iy!" dedi Taehyung. "İğrenç! Bari misafirimizin önünde yapmayın."

"Sana ne hergele! Eşime nasıl davranacağımı sana mı soracağım?"

Gözlerimi devirmemek için direnirken "İşte yine başlıyoruz." dedim ve çatalımı elime alarak Jimin'i de yemeye başlaması için teşvik ettim. "Onlara aldırma ve yemeye koyul. Susmalarını beklersen aç kalırsın."

Jimin ise kıkırdadı. "Sorun değil. Ailenin bu hallerini seviyorum. Birbirlerine sataşmaları o kadar tatlı ki!"

"Hiç de değil. Aslına bakarsan beni delirtiyorlar. Şamataları hiç bitmiyor. Aşırı gürültülüler."

dopamin : yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin