20

1.4K 333 309
                                    


Jimin hiçbir zaman evlilik hayalleri kurmamıştı.

İyi bir eşe, sıcak bir yuvaya ya da minik yavrulara sahip olmak gibi domestik hayalleri yoktu.

İçine doğduğu ev ve sahip olduğu aile onun böyle hayaller kurmasına müsaade etmemişti. İlkokul çağlarından üniversiteye kadar kurduğu tek hayal o evden ve o insanlardan kurtulmak üzerineydi ve bunu başarmasının tek yolunun da ders çalışmaktan geçtiğini bildiğinden hayatını okul başarısına adamış ve nihayetinde de ortalama bir üniversite kazanarak da olsa yeni bir sayfa açmayı başarmıştı. Hoş, yaşıtlarının sahip olduğu imkanlara sahip olsaydı çok daha iyisini yapabileceğine şüphe yoktu. Okul kitapları dışında hiçbir kaynak kitabı yoktu örneğin. Sınıf arkadaşları gibi özel dersler almayı bırakın okuldaki öğretmenlerinin ücretsiz olarak verdiği hafta sonu kurslarına katılması bile yasaktı. Tüm bunlar düşünüldüğünde elindekilerle oldukça iyi bir iş çıkardığını, kaderini değiştirdiğini ve hatta belki de yeniden yazdığını biliyordu.

Başarmıştı.

Kurtarmıştı kendisini.

Üstelik üniversitede çok daha başarılı olmuş, bölümünü birincilikle bitirmiş ve bu sayede de çok iyi bir şirkette iyi bir pozisyonda işe girmişti.

Hayalini kurduğu her şeyi gerçekleştirdiğine inanmak istiyordu. Ne de olsa o evlilik hayatına adapte olabilecek bir omega değildi. Gördüklerinden ve yaşadıklarından sonra olmazdı. Böyle demişti kendisine. Hiçbir alfaya bağlanmayacak, hiçbirinin yüzüğünü takmayacak ya da hiçbiri için sadakat yemini etmeyecekti.

Yoongi ile birlikte birkaç hafta önce aldıkları yüzüğün takılı olduğu parmağına bakarken ise yüreği yerinden çıkacakmış gibi çarpıyordu. Aşk ne büyük bir lanetti. İnsana kendisine verdiği sözleri bile unutturuyordu.

"Hazır mısın?" Yoongi, tıkladığı kapıyı aralayıp başını içeri uzattığında Jimin'i pencerenin önünde durmuş, parmağındaki yüzüğü izlerken buldu. "Jimin-ah? Sen iyi misin?"

Jimin başını kaldırdı. Saatler süren hazırlıktan sonra Yoongi'nin hayal ettiğinden bile güzel görünüyordu. Pudra pembesi takımının içinde bir melek gibiydi adeta. "İyiyim." dedi gülümseyerek. "Biraz heyecanlayım."

Yoongi de gülümsedi. Tamamen içeri girip kapıyı arkasından kapattıktan sonra yumuşak adımlarla nişanlısının yanına gitti ve tam karşısında durdu. "Çok güzel görünüyorsun." Jimin'in saçları geriye doğru taranmış olsa da birkaç tutamı asi gelerek alnına dökülmüştü ama Yoongi, onları düzeltmeyi düşünmedi bile. Bu haliyle harikaydı.

"Teşekkür ederim." Omeganın gülümsemesi büyüdü. "Sen de öyle."

Yoongi'nin üzerinde de siyah bir takım vardı ama ceketinin cebine pudra pembesi bir mendil takarak nişanlısı ile uyumlanmıştı. Kıyafetleri fazla resmi değildi. İkisi de kravat takmamıştı. Jimin'in boynunda Young Jin'in hediyesi olan özel tasarım bir fular, Yoongi'ninkinde ise Sungho'nun hediyesi olan ve ucu gömleğinin içinde kaybolan pırlanta bir kolye vardı.

"Ben de heyecanlıyım." Yoongi gözlerini ondan alamayarak elini uzandı avuçlarının arasına hapsederken gözlerinin içine baktı açık yüreklilikle. "Çok ama çok heyecanlıyım. Kalbim yerinden çıkacak gibi."

Neden, diye sormak istedi Jimin bakışlarına karşılık verirken. Neden bu sahte nişan için bu kadar heyecanlısın.

Kurdu ise Yoongi'nin yerine cevap verdi.

Nedeninin biliyorsun. Hep bildin.

Neyse ki Jimin gerçekçi bir insandı. Pembe hayallere kapılıp gidemeyecek kadar hem de. Masallarla büyümemişti ama peri masallarına inanmaması gerektiğini biliyordu. Aşk bir gün biter, şehvet eninde sonunda dinerdi ve geriye acımasız gerçekler kalırdı.

dopamin : yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin