İçeri giren hizmetçi yavaşça masanın üstüne bir tabak dolu lokum bıraktı.
Yüzleri bulanık görülen iki insan oturuyordu masanın etrafında. Yan yanaydılar. Birisi kadın, birisi adam. Kim oldukları belli değildi.
Oldukça mutluydular, aşıktılar. Ama odanın kasveti odaya bu bir tabak dolu lokum gelince değişmişti.
Çünkü oturan kadın, ölümün burada olduğunu, tam bu tabağın içinde biliyordu. Adamın eli bir lokuma gitti. Aşık olduğu kadına baktı gülümseyerek.
"Hayır... hayır..." kadın içinden kendi kendine konuşuyordu. Ama artık çok geçti.
---
"Hayır... hayır...", meğersem sayıklıyormuşum uykumda. Nefes nefeseydim. Gözlerim hala kapalı, elimde tuttuğum kolyemi deli gibi sıkıyordum
Birden gözlerimi açtım, yerimden fırladım ve nefes almaya çalıştım. Avucumun içinde bir acı hissetim. Baktım ki kocaman bir yara oluşmuştu. Yüzümü buruşturdum, avucum kurumuş kanlarla doluydu. Artık rüyanın etkisiyle, kolyeyi nasıl avucumun içinde sıktıysam kocaman yara oluşmuş.
O sırada haremin kapılarının açılma sesi duyuldu.
"Kızlar, kalkın!", diye bağırdı birisi. Tak tak tak diye ses geldi, bastonla yere vuruyordu birisi. Perdeler açıldı. Meğersem Nigar kalfaymış. Tüm kızlar teker teker yerlerinden kalkmaya başladı.
Bazıları ayaklanmaya başladılar bile. Maria kalktı, saçları epey dağılmıştı, gözlerini ovuştururken benim elime bakıp sızlandığımı gördü.
"Ulina, bu ne?", dedi endişeyle. Elimi, ellerinin arasına aldı ve dikkatle baktı.
"Nasıl oldu bu?", diye sordu.
"Ben yaptım. Büyük bir yara değil, endişelenme.", dedim.
Herkes kalkmıştı, bir tek biz kalkmamıştık. Nigar kalfanın gözüne battığımız için yanımıza geldi.
"Hadi, kalkın, kalkın artık!", dedi Nigar kalfa emir verici sözleri, ve ses tonuyla. Lakin birden gözü elime gitti.
"Ne yaptın eline?", dedi.
"Hiç, Nigar kalfa. Ben kendim yaptım.", dedim.
"Derhal kalk ve beni takip et", dedi. Benim bir şey söylememe daha izin veremeden arkasını döndü ve yürümeye başladı. Arkasından baktım ne yapacaĝımı bilemeyerek, ama ardından hemen kalktım ve onu takip etmeye başladım.
"Nereye gidiyoruz?", dedim arkasından telaşlı ve meraklı bir şekilde. Çok hızlı yürüyordu.
"Şifahaneye, şu elini bir sarıp sarmalasınlar.", dedi.
"Gerek yoktu. Ben hallederdim.", dedim.
İçini çektı bıkkınlık içinde, "bu kadar geride durma. Bak diğer kızlara, hepsi şeytan gibi. Birbirlerini ezip geçmek için can atıyorlar.", dedi. Bu bildiğin bir öğüt gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalp Anahtarı
Historical Fiction18 yaşında genç bir kız olan Ulina, 1540 yılında, ailesinden koparılarak, rutenyadan, topkapı sarayına getirildi. Onunla beraber bu saraya gelen kızlar, şehzadenin gözdesi olmak için sıraya girerken, o bir köşede durardı. Fakat bir gün ona, Hürrem s...