"Ne demek hayır?!"
Jungkook'un peşinden salondan çıktım. Çok hızlı yürüyordu, normalden daha hızlı. Benden kaçıyordu resmen. Ona yaklaşmak amaçlı koşar adımlar attım. Yaklaşınca kolunu tuttum. Kendime döndürecektim ancak anında kolunu elimin arasından kurtardı.
"Hiçbir şey de mi söylemeyeceksin?!" Biliyorum çok vahşi davranıyordum ama ben sabırlı biri değilim. Çığlık atarcasına arkasından bağırdığımda. Bu sefer kendi isteğiyle dönmüştü bana ancak kaşları çatıktı.
"Peşimi bırak yoksa pişman olursun."
Tıslarca konuştuğunda, bende kaşlarımı çattım. "Ya tüh ne yaparsın?" Tanrım... Kesinlikle artık benimle arkadaş olmayacaktı.
Gözlerini devirdiğini gördüm. Tekrar arkasını dönüp uzaklaştığında peşinden takip ettim. Hava yavaştan kararıyordu.
"Peşimi bırakacak mısın artık? İstersen bu gece bizde kal?!" Tekrar dönüp sitem ederce konuştuğunda istemeden güldüm. "Ne? Sizde mi kalayım? Oluuuur hahahahh" Kahkahamı biraz uzun tuttum. Şaka yaptığımı anlasın istedim. Onda kalmak ya da altına yatmak gibi bir fikrim yoktu. Bana sürtük muamelesi de yapmasını istemiyordum. Adım 'ispiyoncu' diye çıktı zaten.
"Çıldırmışsın sen."
Evinin olduğu sokağa girdik. Hatta evinin önünden geçtik, geçerken hala takip edip etmediğimi kontrol etti. Muhtemelen evini öğrenmemi istememişti ancak ben haftalar önce zaten öğrenmiştim. Ah masum Jungkook'cum.
Sokağın başına geldiğimizde arkasını döndü. Yüz yüze gelince resmi bir mesafe bıraktım aramızda.
"Sıkıntın ne? Şımarık mısın ya da? İlgi meraklısı falan?"
Gergin bir nefes bıraktım. Tavrından anladığım üzere şu an gerçek bir konuşma içerisine girmiştik. Şimdiden sonra konuşulanlar ciddiydi. Bu yüzden suratına sırıtmadım. Masum ve dürüst bir ifade takındım. "Arkadaş olmak istedim. Sporda yeniyim ve sen bizim okuldansın yardım edersin sandım."
Kaşları hafifçe çatıldı. Düşünüyordu.
"Spor hocası falan değilim." ellerini açıp omuz silkti. Onun gibi omuz silktim. "Önemli değil." umursamazca suratına baktım. Gergince gülmüştü. Hey, onu güldürmüştüm. "Yardım etmeyeceğim,"
"Hım, hım aynen." sertçe "Etmeyeceğim!" dedi. Kaşlarımı hava kaldırdım, bana hakaret etmiş gibi yaparak, "Çok kabasın!"
Hayretler içinde bana baktı. Doğrusu evet bende kendime bazen hayret ediyordum.
"Seni kibarca reddettim. Beni sapık gibi takip ettin. Bu en kibar halim daha fazla suistimal etmeden siktir git."
BU bana kurduğu en uzun cümleydi. Daha fazla üstüne gitmek istemedim. "Peki." mırıldandım. gözlerimi ayakkabılarımda gezdirdim. "Geçenlerde dambıllardan birini ayağıma düşürmüştüm, bu yüzden birinden bunun hakkında yardım almam gerektiğini düşünmüştüm."
Lanet bir yalancıyım.
Yüzüne bilerek bakmadım. Bir şey söylemesini bekledim ama sıkıldığını belirten bir of çıkardı.
Kafamı kaldırıp son kez suratına bakarken, "İyi geceler Jingkuuk" dedim. Ardından arkamı döndüm hızlıca eve doğru ilerledim. Arkamdan bir şeyler söyledi ama kulak asmadım. Muhtemelen adının bu olmadığı hakkında zırvalayacaktı.
Ancak bu bir taktikti. Bu onunla tekrar bir diyalog kurmamım ön biletiydi.
Nasıl buldunuz?
Beni takip edebilirsinizz! @PinkCoyoter
Okunma 100, oy 20, yorum 20.
İyi günler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Plan: Jungkook 【Liskook】
FanfictionLisa, başındaki belalardan kurtulmak için hepsinden daha büyük bir bela olan Jungkook'a yakın olmaya karar verir. 'Eğer biri seni incitirse,' 'ömür boyu hapse gireceğim.' 【liskook】