Lisa, başındaki belalardan kurtulmak için hepsinden daha büyük bir bela olan Jungkook'a yakın olmaya karar verir.
'Eğer biri seni incitirse,'
'ömür boyu hapse gireceğim.'
【liskook】
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Plan basitti. Jungkook'a evrenin bizi karşılaştırdığını düşündürüp arkadaş olacaktım. Bu sayede bana sempati dışında başka bir şey hissedemeyecekti. Kaderin bizi arkadaş olmak için yarattığını düşünecek ve beni her şeyden koruyacaktı. Evet. Böyle olacaktı.
Bunun için bir hafta boyunca onu gizlice takip etmiş, Instagram hesabını sahte hesaplardan takip etmiştim. Onu yakından tanımak için her şeyi yaptım. Bu süre boyunca Rose'den köşe bucak kaçmak zorunda kalsam da dert değildi. Sınav sonuçları henüz açıklanmamıştı. Rose eğer sınavı geçemediyse muhtemelen beni yerin dibine de girsem bulurdu.
Bu yüzden artık Jungkook Planını devreye sokmuştum.
Bir hafta boyunca resmen sapık gibi onu takip ettiğim için nerede, ne zaman, ne yaptığını biliyordum.
Bugün cumartesiydi, hava yavaştan kararıyordu. Farklı bir planı yoksa spor salonundaydı bu yüzden okul dönüşü apar topar çantamı hazırlayıp evden ayrılmıştım. Spor salonuna gidecektim. Eğer beni fark ederse sırıtmasın diye internette spor aletlerinin nasıl kullanıldığını araştırmıştım. Sporla aram yoktu sadece dans etmeyi severim. Yedikçe kilo olmayan birisi de olduğum için şanslıydım.
Spor salonunun kapısı itip içeri girdiğimde danışmana ufak bir gülümseme bırakıp içeriye yol almıştım. Geçen hafta kayıt olmuştum.
Bana yan dönüktü ama birazdan ona sırtımı dönecektim. Koşu bantlarından boş olan bir tanesine çıktım. Bandın karşısında ayna olduğu için sırtım dönükken de Jungkook'u görebiliyordum.
Telefonumdan Kuğu Gölü Balesinin klasik müziklerinden birini açtım.
Buraya geçmemde bir amaç vardı. Jungkook ağırlık kaldırmayı bıraktıktan sonra eve dönmeden yarım saat koşar, eve gidene kadar tempolu bir yürüyüşle eve dönerdi. Bir hafta da vücudunun neden bu kadar fit olduğunu anlamıştım. Bu kadar spor yapmasının yanında sağlıksız hiçbir şey tüketmiyordu. Sigara ya da alkol hiçbiri.
Doğrusu bu çekiciydi.
Nasıl koktuğunu bazen merak ediyordum. Yani spor yapmadığı zamanlarda...
Düşüncelerimin arasındayken yanımda bir kalabalık oluştu. Tepki vermeden aynadan yan tarafıma bakmıştım.
Gelmişti.
Doğrusu şanslı günümdeyim sanırım çünkü direkt yanımdaki banda çıkmıştı. Muhtemelen bu ona yakın olan ve boş olan tek banttı. Bu yüzden burayı tercih etmişti. Aynada biraz onu süzdüm. İlk kez bu kadar yakın olmuştuk. Boyu benimkine oranla uzundu. Omzuna geliyordum ve bedeni... Büyüktü.
Ve gözleri... Siktir! Bana mı bakıyor?
Gözlerimi hızla çektim. Yanaklarımın yandığını hissedebiliyordum. Elimi hızla eşofmanımın cebine attım. Telefonumdan müziği değiştirdim. Biraz paniklemiştim. Kahküllerimin arasından tekrar ona baktığımda artık bana bakmadığını fark ettim.
Sakin bir nefes çektim. Telefonumu tekrar cebime atacaktım ki; Jennie aramaya başlamıştı. Aramayı kabul ederken konuştum. "Efendim."
"Sınavlar açıklanmış." gözlerim büyürken koca bi siktir çektim. "Siktir!" Sesli küfrettiğimi fark edince hızlıca etrafıma baktım. Birkaç kişinin bana baktığını fark edince -Jungkook'da dahil- sessiz birkaç özür fısıldadım.
"Ne demek açıklandı?" daha sürer sanıyordum. Ne vardı biraz daha geç okunsaydı?!
"Ve canım feci sıçtın çünkü Rose kalmış. Yanı Pazartesi kendine saklanacak delik ara." Gözlerimi duyduklarımla sıkıca kapattım. Tanrım. Lütfen çok dayak yemeyeyim.
"Tamam, tamam pazartesi görüşürüz." sesim neşesini kaybederken, Jennie'de "Görüşürüz." demiş ve aramayı sonlandırmıştı.
Planı hızlandırmalıydım. Çatık kaşlarımla doğrudan Jungkook'a döndüm. Baktığımı fark edince hafifçe bana döndü.
