"Hepsini senin için yaptım, her şeyi senin için planladım. Ben sadece sana aşıktım Deren."
Gülümsedim tekrar.
"Fark ettim." dedim ona dönmeden. "Ve Tan, ben bunu da siktir ettim."16 saat önce...
"Uyanmış mı benim aşkım?" sesimi duyduğunda gülümsedi. Ellerini öne doğru uzatıp açıp kapattığında, yaslandığım kapını köşesinden uzaklaştım. Dünyada bana cenneti yaşatan oğlumun yanına uzandığımda minik kollarını boynuma sarıp yanaklarımı öpmeye başladı.
"Çınar, sabah sabah bu enerji nereden geliyor annem?" Güldüğünde başını yastığa gömdü, kahkaha seslerini yastık bile hapsetmekte zorlanıyordu. "Ben hep enerjiğim anne." dediğinde bu sefer ben onu öpmeye başladım. Attığı kahkahalar, beni hayata bağlayan yegane şeydi. Karnını ısırmaya başladığımda elleriye başımı ittirmeye çalıştı.
"E bu karın bomboş. Buraya biraz muzlu krep mi depolasak?" Heyecanla büyüttü gözlerini. Başını hızlı hızlı salladığında yataktan kalkıp kollarımı uzattım. Yatakta ayağa kalkıp zıplayarak bana atladığında hemen onu tutup etafımda döndürdüm. Tekrar bol bol öptüm oğlumu.
"Ohh, mis kokulum. Önce yüzümüzü yıkayalım sonra dişlerimizi fırçalayalım, üstümüzü değiştirip mutfağa inelim." Başını salladı art arda. "Ama anne, hızlı yapalım olur mu? Çok acıktım." Güldüğümde yere indirdim onu. "O zaman marş marş asker." Eliyle, hala karıştırdığı için asker selamı yerine izci selamı verip lavaboya koştu.
Ben büyüdüm ben yaparım, diyip durduğundan işlerini kendi halletmesi için onu yalnız bıraktım.
...
Bahçeye çıkıp bir sigara yaktığımda, etrafta gezinen adama baktım. "İlker, Seher'i arar mısın bir saate gelsin." Başını salladığında telefonu çıkartıp ekrana birkaç kere dokunarak telefonu kulağına götürdü.
Birkaç duman çektiğim sigarayı, havuzun yanındaki masada duran küllükte söndürüp içeri girdim.
Bir zamanlar hayal bile edemeyeceğim kadar büyüktü bahçesinde durduğum ev. Ne demişti...? Ben seni gördüm, sende kendini gör. Hayallerinde bile ulaşamayacağın yerde olacaksın. Sadece inan.
Onu hatırlamadan bir gün bile geçiremiyordum. Dört senedir, içimde büyük bir boşluk vardı. Bomboştu. Taştandı.
Ve o boşluğu doldurabilen tek şey, tıpatıp kopyası olan küçük oğlumdu.
Çınar, kendi sandalyesine oturmuş, bardağa meyve suyu dolduran yardımcıyla hararetli bir konuşma yapıyordu.
"Handan abla, böyle kocamandı. Benden çok büyüktü. Birde kiloluydu. Kükredim, sonra korkup kaçtı. Birde pelerinim vardı, hani Süpermen'in var ya kırmızı, aynı öyleydi." Handan şaşırıp gülümsediğinde Çınar'a kahraman olduğunu söyleyip saçlarını okşadı.
Bir sandalye çekip oturduğumda, Handan gülümseyip mutfağa doğru ilerledi.
"Rüyanda gördüğün canavar sanki Ulaş'a benziyor gibi, sence de öyle mi tatlım?"Dudaklarını kemirmeye başladığında, oynadığı parmaklarına indirdi bakışlarını.
Sakince sandalyemden kalkıp yanına ilerlediğimde, dizlerimin üzerine çöktüm."Ne diyorduk? Ormanın kralı aslandır, ama en kurnazı ve yaramazı da tilkidir." Gülümsediğinde bende gülümsedim. Başını salladı. "Biz aslanız anne, babam gibiyiz. Biz kralız ve kraliçeyiz."
"Evet! Ve ne yapıyorduk, kral ve kraliçe olduğumuzu unutmuyorduk, değil mi canım?" Tekrar başını salladığında yerden kalkıp saçlarını öptüm.
YOU ARE READING
Gökyüzünden İzle Bizi
Teen FictionTanrı vardı bazı inanışlara göre. Sadece vardı. Bazı inanışlara göre Tanrı vardı ve kader, onun ellerindeydi. Masanın başına geçer ve ustalıkla yazardı her canın hikayesini. Tanrı insandı. Benim hikayemde acıyla beslenen bir insandı. Sadece o inan...