Gökyüzünü süsleyen yıldızlar, yıldızların altında ben ve o; biz. Yemyeşil çimenlere uzanmışız, gökyüzünü seyrediyoruz. Tabii söz gelimi bu, daha çok birbirimizi seyrediyoruz, gözümüzü birbirimizden alamıyoruz da diyebiliriz. Aramızdaki sessizliği bozan o oluyor. "Arda," diye başlıyor söze, sesi kulaklarımda ama hatırlayamıyorum. Sonra ise uzandığı yerden kalkıyor, üzgün gibi biraz. Ne olduğunu sormak istiyorum ama sözünü kesmek de içimden gelmiyor. Ben de onun gibi uzandığım yerden kalkıp oturur konuma geliyorum. Söyleyeceği şey zor bir şey mi diye merak ediyorum, sonra ise boğazını temizleyip konuşmaya başlıyor, duyduğumda beni günden güne harap eden kelimeler dudaklarından dökülmeye başlıyor.
"Ne zaman bulacağız birbirimizi?" Söyledikleriyle her şey belirsizleşmeye başlıyor. İlk önce o yok oluyor ardından yıldızlar sonra ay sökülüp gidiyor gökyüzünden. Fırtına başlıyor, tek başıma kalıyorum, onun yokluğunda üşüyorum. Kararıyor her yer; göremiyorum önümü, arkamı, yanı başımı. Yürüyorum, yürüyorum; ne onu bulabiliyorum ne de aydınlığı. Kafamdan aşağı bir acı tüm vücuduma hükmederken acıyla bağırıyorum. Acı dayanılmaz bir hal aldığında yavaş yavaş yok olmaya başlıyor, ben de onun beraberinde tüm bedenim ve benliğim ile birlikte kayboluyorum.
Kafamdaki acıyla tekrardan gerçekliğe dönüyorum, daha kendimi gelememişken bir ses geliyor öteden. "Abi topu atar mısın?" diyordu küçük bir çocuk, topu atarken üzerindeki formayı inceliyordum. Üzerindeki forma siyah, beyaz ve sarı renklerindeydi; çocuk topu alıp arkasını döndüğünde formasının arkasında 15 numara yazıyordu.
Yine rüyalarım, o ve kaçınılmaz acı son. Artık ne kadar sona alışsam da rüyam bitmez ve onunla biraz daha vakit geçirim diye umut ediyordum, ama nafile. Ne kadar güzel başlasa da sonu hep aynıydı. İlk önce sadece sesini duyabildiğim bedeni kaybolur, onun ardından da ben gerçekliğe dönerdim. Kendimi bildim bileli beni rüyalarımda bekler, sonra beni yavaş yavaş terk ederdi.
Her uykuya daldığımda onun yüzünü görmek için sabırsızlanırdım. Sonunu bile bile severdim onu. Delilik belkide bu, sadece rüyalarımda buluştuğum bir adama aşık olmak delilik belki de. Ama kalp bu işte, sevginin gerçek mi hayal mi olmasına bakmıyor.
Kaç yaşındaydım hatırlamıyorum rüyalarım başladığında. Ama sanki hep benimleydiler, her zaman onunlaydım sanki.
Ben küçük bir çocukken o da küçük bir çocuktu, ben büyüdüm o da büyüdü. Rüyalarımda birlikte büyüdük. Bahsetmedim kimseye onun hakkında. Hastalıktır belkide bu, psikolojik bir hastalık.
Büyüdükçe onu unutmamak için çizimlerime taşıdım onu. Rüya görmezdim bazen, bir ay kadar buluşamadığımız zamanlar oldu bu yüzden. Bende onu resmettim, uyanır uyanmaz onun resmini çizmeye başladım.
Hep benimle birlikte olsun diye, ya rüyalarıma gelmeyip buluşamazsak diye...Ama inanıyorum, buluşacağız bir gün gerçeklikte. İstanbul sokaklarında dolaşırken gördüğüm takı aksesuar satan yaşlı kadının samimi gülüşüne güveniyorum çünkü. Bu yaşlı kadınla birkaç yıl önce karşılaşmıştım; takı, aksesuar satıyordu köşe başında. Annemle ablama birkaç hediye alıp çıkacaktım ama kadın beni çok sıkkın görmüştü sanırım "Bir derdin var senin belli," demişti bana. Sonra uzattı bir bileklik "Bu bileklik benden sana hediye olsun. Dilek bilekliği bu. Derdinin son bulmasını dile. Eğer dileğin gerçekleşirse bileklik kendiliğinden kopar. İşte o zaman bil ki derdinin dermanına kavuşmuşsundur." Sonra gülümsedi bana, gördüğüm en içten gülümsemelerdendi. Doğru düzgün bir şey diyemedim kadına, kuru bir teşekkür edebildim sadece.
O gün bir dilek diledim ikimiz adına, bir gün birbirimizi bulmamız adına.-⭐️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Düşlerimde sen|arda&kenan
Fanfictionİlk önce düşlerime konu oldun, sonra çizimlerimde vukû buldun en sonunda ise kalbimde yer buldun. Görene kadar seni bende bilmiyordum onlardan daha güzel olabileceğini. Arda Güler&Kenan Yıldız| arken