Biri sizden kalbinizi,elini göğsünüze daldırmadan da alabilirdi.
Evin biriken çöplerini atmaktan nefret ediyordum.
Evet gençler,bundan gerçekten nefret ediyordum.
Tabii bu,nefret ettiğim şeylerin başını alıyor değildi.On sekiz yaşında yarı ergen biri olarak çoğu zaman hayatımın büyük kısmından nefret ediyordum.Sabahları erken kalkmaktan,erkek kardeşimin odama izinsizce girip böğürerek konuşmasından,sakladığım abur cuburları bulmasından,ansızın gelen misafirden,birbirine dolaşan kulaklığımdan ,çantama bulamdığım akbilden,son dakika kaçırdığım otabüslerden,regl ağrısından,burnunu karıştıran insanlardan , tuvalette sigara içen tiprerden,yolda yururken kırmızı kaldırım taşlarına birinin benden özce basmasından,yere tüküren insanlardan...Hepsinden nefret ediyorum!Ve tabii evin çöpünü atmaktan.
Şu sıralar yalnızca bir şeyi seviyorum.
Kütüphanede kestiğim yakışıklı çocuğu.Pardon,taşı.
Adı,Oğuz'du.
Eh, tabii benim de bir adım vardı.Bestegül.Yani,adım Bestegül'dü.