Giriş

31 15 1
                                    


"Gitmek sadece bir eylemdir. Unutmak ise kocaman bir devrim..."

GİRİŞ

Herkes annesinin yanına geçmiş heyecanla bekliyordu. Okul gezisine gideceklerdi. On dakika süren bu sabırsız bekleyişin sonunda servis geldi. Herkes annesiyle yan yana oturdu. Yarım saat süren bir yolculuğun sonunda piknik alanına geldiler. Sınıf öğretmeni öğrencilerin anneleri arasında görev paylaşımı yaparken sınıf annesi masaya malzemeleri koyuyordu. Çocuklar acıktığı için onlara önden birer poğaça ve meyve suyu verdiler, çocuklar yemeklerini bitirince masayı temizleyip mangal yapmaya başladılar. Bu sırada çocuklar top alıp oynamaya başladı. Erkekler futbol oynarken kızlar yakan top oynuyordu.  

Kızlar oynamaya başladıktan yaklaşık beş dakika sonra açık tenli, simsiyah gözlü, simsiyah uzun saçlı ve zapzayıf olan kız vuruldu.

Kız vurulduktan sonra "Neden hep ben vuruluyorum ama ya!?" diyerek isyan etti. 

Bu isyandan sonra futbol oynayan erkek çocuklardan hafif esmer tenli, kumral saçlı, ela gözlü, ve yaşına göre normal bir kilosu olan çocuk "Yine mi ilk sen yandın inatcı?" diyerek seslendi. 

"Evet ben yandım ama hile var. Hem sen hani bir daha bana vurulduğumda laf etmeyecektin?" diyerek cevap verdi küçük kız. 

"'Kemal'im yapmaz demeyin sonra bir bakmışsınız yapmışım' demiştim ben sana inatcı." diyerek cevapladı çocuk. Bu çocuğun adı Kemal'di. 

Tam kız cevap verecekti ki yakan top oynayan kızlardan kumral, ela gözlü, zayıf olan çocuk "Kemal sen oyununa baksana! İzel hadi sen de mızmılanmayı bırakta geç kenara hile filan yok işte!" diyerek onu susturdu. Bu kap kara gözleri ve saçları olan, bir o kadar da inatcı olan kızın adı İzel'di.

İzel tam "Ama Sena-" demiştiki kumral olan kız yani Sena "Öf İzel! Biraz daha devam edersen bir sonraki tura seni almayız." Diyerek onu susturdu. 

İzel mızmızlanmayı bıraktıktan sonra kenara geçip oyunu izlemeye başladı. Dört dakikayı biraz geçerken ortada toptan kaçan esmer tenli, koyu kahverengi saçlı ve önünde kahkülü olan, yeşil gözlü kız topu tuttu fakat koşarken bileği burkulduğu için yere düştü ve top elinden kaçtı. 

Top hafif yokuş olan yerden yuvarlanıp giderken İzel "Ben topu alırım," dedi ve koşmaya başladı. Yokuşu koşarak indiği için yere düştü. Ama bunu umur- samadan koşmaya devam etti. Koşarken annesi ile bir kaç ay önce kurduğu diyalog aklına geldi; 

"Eğer düştüğünde kalkmasını bilmezsen düşme- ye devam edersin ve canın yanar. Her şeye ramen ayakta kal çünkü her zaman seni düştüğün yerden kaldıracak birileri olmaz." 

"Ama sen hep yanımda olacağına söz vermiştin anneciğim?"  

"Evet verdim ama ben gelecekte ne olacağını bilememki kuzum. o yüzden dediğim gibi hiç bir zaman seni birilerinin kaldırmasını bekleme, kendin kalkmasınıda bil!" 

"Tamam anneciğim. Söz veriyorum düştüğüm yerden kendim kalkacağım.Her zaman."

"Tamam birtanem. hadi şimdi uyu bakalım." 

İzel sessiz bir şekilde "Ben sözümü tutuyorum. Umarım annem de sözünü tutup hep benim yanımda olur." dedi. 

En sonunda top bir ağaca çarptı ve İzel topu alıp tekrar çocukların yanına döndü. 

Bileği burkulan kız hâla yerdeydi. Başında ise bir kaç çocuk vardı ve yere düşen kızın gözleri bile dolmamıştı. Bir eli yerde diğer eli ayak bileğindeydi. İzel baktı ki hiç bir yetişkin yok an- nesini ve sınıf öğretmenini çağırdı. 

Bir kaç dakikanın sonunda sınıf öğretmeni kıza dönerek "Biraz oturup ayağını hareket ettirmezsen yarım saate ağrın geçmiş olur." Dedi. 

Küçük kız "Ama öğretmenim ben nasıl oyun oynayacağım? Oturmak filan istemiyorum!" diyerek itiraz etti. 

"Arkadaşlarını biraz uzaktan izlesen de olur bence Pınar'cığım." 

Küçük kız tam "Ama öğret-" demiştiki sınıf öğretmeni işaret parmağını küçük kızın yani Pınar'ın dudaklarına değdirdi ve susmasını sağladı.

"Hadi geç otur şu pufa bakalım." 

Pınar daha fazla itiraz etmeden pufa geçti. Daha sonra normal bir şekilde çocuklar oyun oynamaya başladı. İzel hariç. İzel Pınar'ın yanındaki pufa oturdu ve kafasını yukarı kaldırıp arka arkaya giden iki uçağı izlemeye başladı.  

Pınar "Sen niye oynamıyorsun?" diye sordu. 

"Çünkü çok sıkıcı. Hile yapıp sürekli ilk beni vuruyorlar. Küstüm onlara bir daha onlarla yakan top oynamıyacağım!" diye yanıtladı küçük ve inatcı İzel. 

"Hile filan yapmıyoruz İzel! Sen sürekli topun geldiği yere doğru koşuyorsun." 

İzel hala kendini haklı görüyordu. "Onlarda benim koştuğum yere doğru atmasın topu. Hile işte!" 

"Üf İzel! Oynamazsan oynama, ısrar etmiyorum." 

Oyun konusundan çok alakasız olarak "Pınar biliyormusun benim babam hep uçaklarla biyerlere gidermiş. Herhalde uçakları çok seviyordu. O yüzden bende uçakları çok seviyorum." Dedi küçük İzel.

İzel'in söylediği cümlelerle yakan top konusunu tamamen unuttular. Pınar İzel'in babasının yüzünü o an çok merak etti. Sormak istedi ama üzülür diye de korkuyordu. İzel'in babası İzel doğmadan bir kaç ay önce ölmüştü.

Fakat Pınar o minik aklıyla merakına yenik düşüp sordu. "Babanın hiç fotoğrafını gördünmü İzel. Yüzünü çok merak ettim."

İzel başını Pınar'a çevirdi fakat başka bir uçak daha geçince tekrar gökyüzüne döndü. "Var" dedi. "Babamında benim gibi siyah saçları ve siyah gözleri var. Ama benimkiler daha koyuymuş, annem söyledi."

"Benim babam uçaklardan nefret eder. Dedem babamı terk ederken uçağa binmiş sanırım. Galiba o yüzden."

"Benim babam nasıl düşünüyordu bilmiyorum ama annem uçakların insanları ayırmadığını, birleştirdiğini söyler. Benim babamla annem uçakta tanışmış." 

Sınıf annesinin çocuklara köftelerin piştiğini haber eden sesi duyulunca konuştukları şeyi tamamen unutup masaya koştular.

Yemeklerini yedikten sonra çocuklar biraz daha oynadılar. Yaklaşık bir buçuk saat sonra gitme vakti geldi ve herkes servise bindi. Bir kaç adet çocuk çok yorulduğu için annesinin dizine yatıp uyurken bazıları ise annesine nasıl eğlendiğini anlatıyordu. İzel uyuyanların arasındaydı. 

Yaklaşık on beş dakika sonra bir gürültü yükseldi ve saniyeler içerisinde her yer duman oldu.

KİMSELİ KİMSESİZLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin