Bölüm 1

21 14 4
                                    


"Zamanın akışıyla değişen her şeyi kabul ederiz. Ancak bazen kalbimizde geçmişi olduğu gibi koruyup saklamak isteriz."

BÖLÜM 1 

Zaman ne kadar da hızlı geçiyordu. Gözünü kapatıp açıncaya kadar ölümünün geldiğini anlıyordun. Zaman acılarımızı unutturuyordu, yaralarımızı iyileştiriyordu. Fakat her yaranın bir izi kalırdı. Sonra bir bakmışız başka bir yere çarpıp tekrar yaralamışız kendimizi. Zamanda böyleydi; ilk önce seni yaralardı, sonra o yaranı kusurlu bir şekilde iyileştirirdi. Daha sonra bir bakmışızki zaman tekrar yaralamış bizi... Zaman hiç bir şeyi geçirmiyordu. Hiçbir dünyada, hiçbir evrende, hiçbir alemde, zamanla hiç bir şey geçmezdi. Geçici bir süreliğine unutlurdu sadece. Sonra en olmayacak yerde o yaranı hatırlardın. Hatırladığın yarayı tekrar unutmak içinde daha çok yaralardın kendini. Hayat böyleydi.

Benim de yaralarım geçmemişti, izi duruyordu. Benim de acılarım geçmemişti, alışmıştım sadece o acılara. Fakat beterinde beteri vardı. Elimden sadece hamd etmek gelirdi.

Yine de insan sorguluyordu istemsizce, "Neden bu acıya alışmak zorunda bırakıldım?" Diye. "Bende di- ğer mutlu insanlar gibi bir insandım, ne günahım vardı benim?" Diye. "Ben iyi bir insan değilmiyim, neden hayat ben ne istersem tam zıttını karşıma çıkar- tıyor?" Diye.

Çok geceler uykusuz kalmıştım. Çok geceler ağla- yarak uyuyakalmıştım. Neredeyse her gün aldığım nefes göğüs kafesimi daraltmıştı. Ama bir yerden sonra eskisi gibi acıtmıyordu. Maalesef acı zamanla yok olmuyordu ama unutuluyordu.

Fakat bu yaşadığım acıyı, sürekli kanayan bu yaramı hiç bir zaman, hiç kimseye belli etmemiştim. Etme- yecektim. Beni sevenler üzülmesin, hiç kimse bana acımasın ve beni sevmeyenlerin eline koz verme- yeyim diye, yaşadığım mutsuz olsun mutlu olsun her şeyi içimde yaşamaya devam edecektim.

Şimdi ise acılarımın başkentine gidiyordum. Eskişehir.

Evden çıkarken anneannemin tembihlerinden kaçmayı sonunda başarmıştım. Şu anda teyzemle havaalanının önünde, arabada bomboş bekliyorduk.

Beklemekten sıkıldığım için tam iniyordum ki teyzem kolumdan tuttu ve "İzel," dedi. Allah'ım gene başlıyoruz. Haydi bakalım bismillah.

"Efendim teyze?" 

"Kendine çok dikkat et, tamammı kuzum." 

Gözlerimi devirdim "Anneannem bitti sen başladın teyze ya. Kaç yaşıma geldiğimin farkında değilsiniz sanırım." Ölüceğimi falan düşünüyorlardı herhalde.

"İçimde kötü bir his var." dedi. Çantasından bir zarf çıkardı ve bana verdi. "Burda hem nakit var hem de kartın. Her ay belli miktarda yatıracağım. Bir şey olursa hemen beni ara. Her akşam arıyacağız seni. Hasta olmamaya dikkat et. Sen bana ablamın emanetisin kuzum." Yine gözlerimi devirdim. Biraz (şüpheli) fazla abartıyorlardı.

Gözleri doldu. Ben yine her zamanki gibi duygusuz kaldım. Arabadan inip arabanın önüne geçtim. Teyzemde arabadan indi ve yanıma gelip sımsıkı sarıldı. Bende ona karşılık verdim. Sarılmamız bitince bir peçete çıkartıp ona verdim. "Bu kadar güçsüz olma teyze. Hem merak etme öbür dünyayı pek merak etmiyorum." Şaka yapmıyordum ama sesimi neşeli ve şaka yapar bir şekilde çıkartmıştım.

Ufakta olsa gülümsetmeyi başarmıştım. "Ha şöyle!" 

"Hadi sen git. Uçağın kalkacak şimdi." On beş dakika var ama neyse...

"Tamam. Kendinize dikkat edin! Sizde bana annemin emanetisiniz." 

Başını sallamakla yetindi. Elimi salladım ve hava- alanına girdim. Girdiğimde bir erkek gördüm. Sarışın- dı. Bu sarışın çocuk bir kıza bağrıyordu. Kızı göre- medim çünkü bana arkası dönüktü ve kapüşonu takılıydı. Telefona baktım. Daha uçağın kalkmasına altı dakika vardı. On saniye kadar izlemiştimki sarışın çocuk kıza el kaldırdı. Tam bir adım atmıştımki kız, çocuğa "Gitmek zorundayım diyorum! Azıcık anla beni!" diye bağırdı. Çocuk elini indirdi ama yumruk yapmıştı. Kız, çocuğun yumruk olan eline bakıp "Bu kadar çabuk sinirlenebilecek kadar önemsemiyorsun beni aslında, değilmi?" Dedi. 

KİMSELİ KİMSESİZLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin