Yarın evleniyoruz ve şu an küsüz.
Yani... Sanırım öyleyiz.
Küs olmak için öncesinde iyi olmamız gerekiyorsa küs bile değildik. İtalya'yı benim için cehenneme çevirmekte üstüne yoktu. Arada bir odaya uğramasına rağmen öğleden sonra gelinliğimi görmüştü. Seçtiğim düz, beyaz elbiseyi. Ve onun inadına yaptığımı bildiği için sinirden delirmişti. Belki en başta değil ama, ben bunu giymekte ısrar ettikten sonra.
Düğünü umursamadığımı anlamıyordu ve bir Malik'e yakışır bir gelinlik seçmem hakkında yarım saat kavga etmiştik. Yarın düğüne yeni bir gelinlik hazır olacağını, tamamen kendisinin ayarlayacağını söyleyip gitmişti. Sürekli nereye gittiğini anlayamıyordum ama sonuçta asıl işleri burada olduğu için pek bir şey de sormuyordum. Umrumda değildi zaten.
Gelinlik kavgamızdan sonra sırf ona gıcıklık olsun diye ölümü gerçek anlamda göze alıp Sophie'yle dışarı çıkmayı başarmıştım. Korumalara annemlerin oteline gidip düğünle ilgili bir şey halledeceğimi söylediğim için beni rahat bıraktılar. Ama biz dışarıda eğlenirken bunu Zayn'e de iletmişlerdi, Zayn babamı arayıp orada olmadığımı öğrendikten sonra sözünü dinlemediğim için istediğim gibi delirmişti. Beni bulması çok uzun sürmedi, peşimizden gelmeyen korumaları kovması gibi. Gelinlikten daha şiddetli bir kavga etmiştik. Belki bu sefer biraz fazla sinirlendirmiştim.
Elinde olsa beni odaya kilitleyeceğini bildiğim için Sophie'yle kalmayı tercih ettim ve o otelden ayrılana kadar odasında takıldık. Şimdi uykum geldiği için kendi odama dönmüştüm. Belki gelir diye beklemek istesem de şimdiye kadar hiç gelmediği için örtünün altına girdim.
Nerede olduğunu düşünüp midemi bulandıran hayaller kurarken uyuyakalmıştım.
Ormandaydım.
Ağaçlar tanıdıktı.
Yağmur sesi de.
Annem ve babamın nerede olduğunu bilmiyorum. Bir ağacın kenarında birilerinin beni kurtarmaya gelmesini beklemek en iyi gibi görünüyor. Bu yüzden öyle yapıyorum.
Asırlar geçmiş gibi hissetsem de kimse beni umursamamış hala. Saatler geçtikçe ay ışığı da uzaklaşıyor ve karanlığa boğuluyorum. Karnımın gurultusunu aldıramayacak kadar karanlık. Korkudan, soğuktan ya da açlıktan bütün bedenim titriyor.
Gözümü kapatıp kelebekleri düşünüyorum. Kelebekler. Işık.
Karanlıktayım, tekrar görmeye korkuyorum.
Nefes almam gerekiyor. En çok da annemi istiyorum.
Işık.
Rüya gördüğümü fark edebildiğim an gözlerimi açtım. Açtığıma yemin edebilirim ama en çok korktuğum şey olmuştu ve açık olmasına rağmen hiçbir şey görmüyordum. Elimi gözlerime götürüp açık olduklarından emin oldum.
Yağmur sesi kulaklarıma ulaşırken ellerim titremeye başladı. Doğrulurken nefesim kesildi. Ormanda yaptığım gibi sırtımı arkaya yaslayıp yerimde küçüldüm ve geçmesini bekledim. Işığın ortaya çıkmasını bekledim.
Kaç dakika geçti? Nefes almak gittikçe zorlaşıyordu. Bir daha asla ışığı göremeyeceğimi düşünürken yanaklarımın ıslandığını hissettim. Gözlerimi sımsıkı kapatıp karanlığı görmemeye çalışırken boğazımdan bir hıçkırık yükseldi. Örtüyü avuçlarımda sıkıyor ve kabusun sona ermesini diliyordum sadece.
"Delphine?"
Çok, çok uzaktan bir uğultu duyuyordum.
"Delphine?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
young god | malik
Fanfic"Aşk, zayıflıktır, Icarus. İnsanoğlunun en ölümcül ve kutsal silahıdır aşk. Çünkü tek bir nefesle seni yıkıp geçebilir. Ve nefret de aslında umursamanın farklı bir türüdür." - zayn malik au. 3001'23 ©zainftme