1 ☆

185 8 0
                                    

 Umarım hikaye hoşunuza gider <3

 Kolumun altına sıkıştırdığım dosyalar ve topuklularımın tıkırtıları ile patronumun odasına doğru ilerledim. Hava kavurucu derecede sıcaktı ve bu da işimi yapmamı zorlaştırıyordu. Dün gece boyunca uyumadan son magazin haberlerini de yazmayı başarmıştım ve şu an onları patronuma teslim etmem gerekiyordu. Son üç haftadır Almanya'da magazinsel açıdan çok fazla ilgi çekici olaylar yaşanıyordu. E haliyle ben de gece gündüz demeden kameram boynumda asılı bir şekilde sokak sokak geziyordum. Belki iki üç ünlüyü yakalar, fotoğraflarını çektikten sonra uygun bir şekilde açıklamamı yazar, ardından da patronumun onayıyla yayınlanmak üzere magazin kanalımıza gönderebilirdim. Tam olarak da bu yaşanmış ve düşük bir ihtimal de olsa yıllık iznime ayrılabilirdim. 

Şakaklarımda biriken teri elimin tersi ile sildikten sonra kapıyı tıklatıp "gel" sesini duyduktan sonra içeri geçtim. Patronumun yüzünde sanki beni bekliyormuş gibi bir ifade vardı. Dosyaları masasının üzerine yerleştirdikten sonra geri adım attım ve bir şeyler söylemesini bekledim. O bir şey söylemeyince konuşması gereken kişi benmişim gibi hissettim.

"Son üç haftada yaşanan tüm magazinsel olayların kayıtları ve kendi yazdığım makaleler bu dosyanın içerisinde." Saygımı eksik etmeden konuştum. O ise sandalyesinde geri yaslanmış, sanki aklından bin bir tane şey geçiyormuş gibi yüzüme bakıyordu ve bu da benim için havayı daha da kavuruyordu. 

"Ezgi, sana bir teklifim var." Cümlesini bitirdiğinde dirseğini  masaya, çenesini de yumruk yaptığı elinin üzerine koydu. Bakışları beni hiç de mutlu etmiyordu. Ağzımı açmadan sadece yüzüne baktım. O da bir şey söylememi üstelemeden lafına devam etti.

"Son zamanlarda ne kadar çok çalıştığının farkındayım." Yıllık iznime çıkabileceğime dair olan umudum daha da yeşillenmişti. "Bu yüzden..." Artık şu kahrolası cümlesini bitirmesi için içimden küfürler saydırıyordum. "Euro 2024 boyunca Türkiye takımına eşlik etmeni istiyorum. Hem sen de Türk olduğun için yanlarında daha rahat hissedebileceğini düşünüyorum. Bu etkinlik boyunca onlarla bol bol zaman geçir ve bana değerli olabilecek ne bilgi varsa topla." Bir dakika, şimdi bu bir tatil miydi yoksa başka bir görev mi?

"Çok fazla çalışıp, diğer meslektaşlarımdan daha çok yorulduğum halde bana tatil vermek yerine başka bir görev mi veriyorsunuz?" Yüzümde sözlerine inanamadığımı belli eden bir ifade vardı, o ise bana omuzlarını silkmekle yetinmişti. "Bunu bir iş gibi düşünme. Hem turnuvayı benchten izleyecek hem de ünlü oyuncularla bir arada olma şansı bulacaksın işte." Sözleri ve ses tonu asla samimi değil, aksine iticiydi. Ve hiçbir şekilde bu görevi üstlenmek istemiyordum. 

"Üzgünüm ama ben bu görevi üstlenmek istemiyorum." İtiraz edici sözlerime histerik bir gülüş atmış ve ciddi bakışlarıyla ortamı kas katı etmişti bu sefer. "Sana reddetme seçeneği sunduğumu hatırlamıyorum. Montella ile çoktan görüştüm ve seni seve seve aralarına alabileceklerini söyledi. Yarın ilk otobüsle Leipzig'e gidiyorsun." Sözleri beni her saniye daha da sinir etse bile başımla onayladığımı belli edip odasından ayrıldım. Artık şirkette yapacak başka işim yoktu. Bu yüzden sinirden sımsıkı yumruk yaptığım ellerimle otoparka ilerledim. Nasıl olabiliyor da böyle yüzsüz bir kararda bulunabiliyordu? Üstelik bana danışmadan çoktan takımın teknik direktörü ile görüşme yapmış, sanki bir eşyaymışım gibi yerimi ayırtmıştı. Hem ben futboldan da anlamıyordum ki! Küçüklüğümde babamla birlikte, anlamadan izlediğim spordan başka bir şeyden ibaret değildi benim için. Daha renklerinden bile takımları ayırt edemediğim, sadece babamı heyecanlı görmenin verdiği ilginçlik ile o her bağırdığında ya da sevindiğinde onu taklit ettiğim zamanlardı. Şimdi ise sadece sadece popüler takımları ve oyuncuları tanıyordum. Tanıyorum da denemezdi, sadece isimlerini ve magazin sektöründe ne boklar çevirdiklerini biliyordum.

La Mia Stella / Kenan YıldızWhere stories live. Discover now