1. Bölüm

17 4 0
                                    

Aidan, odasının büyük balkonunda duruyordu, sabah güneşinin altın ışıkları kızıl saçlarını aydınlatıyor ve gevşek bukleler halinde sırtına dökülüyordu. Zümrüt yeşili gözleri, keskin ve kararlı, Lendorr Krallığı'nın hareketli ufkunu tarıyordu. Uzun ve zarif olan Aidan, kraliyet soyunu simgeleyen derin mavi ipek bir elbise giyiyordu.

Aidan, kapıdan gelen bir ses duyuldu. Bu, yaramaz gülümsemesi ve parlak mavi gözleriyle küçük kız kardeşi Elara'ydı. Elara, her zaman enerjik ve merak doluydu. "Annem seni taht odasında görmek istiyor."

Aidan, krallığını korumak zorunda olduğu son bir bakış attıktan sonra Elara'yı takip etti. Kaleyi süsleyen goblenler, Lendorr soyunun cesaret ve mirasını tasvir ediyordu. Taht odasına yaklaştıklarında hava, kraliçenin en sevdiği güllerin kokusuyla doluydu.

İçeride, Kraliçe Liora, soğukkanlı ve zarif bir şekilde tahtında oturuyordu. Gümüş saçları zarif bir şekilde arkaya bağlanmış, orduları komuta edebilecek kadar keskin bir bakışla çevresine hakim oluyordu. Yanında her zaman koruyucu olan güçlü ve sessiz ağabeyi Callum duruyordu. Diğer kız kardeşi Seraphine, güneşi yansıtan altın saçlarıyla pencere kenarında duruyordu, her zamanki huzurlu haliyle.

"Aidan," diye başladı Kraliçe Liora, sesi büyük odada yankılanıyordu, "Senin için cesaret ve kurnazlık gerektiren bir görevim var."

Aidan, kalbi hızla çarparken bir adım öne çıktı. "Nedir, kraliçem?"

"Krallığımız tehlikeli bir noktada. Eadric Krallığı, kral Edric tarafından yönetiliyor, Brendon ve Vactor tarafından komuta ediliyor barışımızı ve refahımızı tehdit ediyor. Onların stratejilerini ve niyetlerini öğrenmemiz gerekiyor.

Aidan, aldatma düşüncesiyle içi buruk olsa da durumun ciddiyetini anladı. "Emriniz üzere, kraliçem."

Kraliçe Liora, onaylayarak başını salladı. "Unutma Aidan, bu görev krallığımızın hayatta kalması için çok önemli. Bu görevi en iyi sen yapabilirsin."

Aidan, annesinin sözlerini kabul ederek kararlı bir şekilde odadan ayrıldı. Kardeşleri endişeli bakışlarla birbirlerine baktılar. Callum, güven verici bir elini Aidan'ın omzuna koydu. "Dikkatli ol, Aidan. Eadric kardeşler kurnazlıkları ve güçleriyle bilinirler."

Elara: "Sence annem seni tek başına göndermekte haklı mı, Aidan?"

Aidan: "Bu bizim görevimiz, Elara. Krallığın güvenliği buna bağlı."

Callum: "Sadece şunu unutma, Aidan, orada kimseye güvenme. Eadric kardeşler hafife alınacak kişiler değiller."

Seraphine: "Ve kendine iyi bak. Biz burada, dönüşünü bekliyor olacağız."

Aidan: "Olacağım. İhtiyacımız olan bilgileri geri getireceğime söz veriyorum."

Aidan, zorluklar ve tehlikelerle dolu bu yolculukta kendini hazırlarken aklında sadece annesinin emri vardı. Eadric Krallığı'ndaki gizemli ve güçlü Brendon'ın görüntüsü zihninde dolaşıyordu. Görevini tamamlayıp krallığını koruyabilecek mi, yoksa kalbi onu başka bir yola mı sürükleyecekti?

Kararlılıkla dolu, Aidan atına bindi ve Eadric Krallığı'na doğru yola çıktı, Lendor'un kaderi omuzlarında.

Aidan, Lendorr Krallığı'nın sınırlarını geride bırakarak Eadric Krallığı'na doğru ilerlerken, yolculuğun zor olacağını biliyordu. Ancak onu bekleyen tehlikelerin bu kadar yakın olacağını tahmin edemezdi. Yalnız yolculuk ederken, ormanın derinliklerinde aniden bir grup saldırgan ortaya çıktı. Göz açıp kapayıncaya kadar onu yere serdiler.

Kılıcını çekmeye çalıştı, ancak saldırganlar çok hızlıydı. Onu döverek bayılttılar ve bilincini kaybetmeden önce duyduğu son şey, gülüşleriydi. Gözlerini açtığında, karanlık bir hücrede, elleri ve ayakları zincirlenmiş haldeydi. Kalbi hızla çarpmaya başladı; bu durumda ne yapacağını bilmiyordu.

Saldırganlar, onu köle pazarına götürmek için plan yapmışlardı. Günlerce süren işkenceden sonra, Aidan köle pazarına getirildi. Vücudu morluklar ve kesiklerle doluydu, ruhu ise yaralıydı. Bu pazarda, insanları eşya gibi satıyorlardı.

"Bu kızı iyi bir fiyata satabiliriz," dedi saldırganlardan biri. "Asil bir aileden geldiği belli."

"Evet, ama önce onu iyice zapt etmeliyiz. Kaçmaya çalışmasın," diye cevap verdi diğeri.

"Beni serbest bırakın! Kim olduğumu bilmiyorsunuz," diye bağırdı Aidan, ama saldırganlar ona aldırış etmedi.

"Senin kim olduğun önemli değil. Artık sadece bir kölesin," dedi saldırganlardan biri.

Köle pazarının tozlu ve kaotik atmosferinde, Aidan satılmayı beklerken umutsuzluğa kapıldı. Ama kaderin ona başka bir planı vardı. Eadric Krallığı'ndan Kraliçe'nin sağ kolu, Lord Alaric, pazarı ziyaret etmek için gelmişti. Gözleri pazarın en karanlık köşesine takıldı ve orada, Aidan'ı gördü.

"Bu kız kim? Neden bu kadar hırpalanmış?" diye sordu Alaric, satıcıya.

"Efendim, bu kız asil bir aileden geliyormuş ama artık sadece bir köle. Onu uygun bir fiyata verebilirim," dedi satıcı.

"Onu istiyorum. Hemen hazırlayın ve Eadric Krallığı'na götürün," dedi Alaric, kararlı bir sesle.

Aidan, Lord Alaric tarafından satın alındığında, bu ani değişimin ne anlama geldiğini bilmiyordu. Lord Alaric, güçlü ve saygıdeğer bir adamdı ve Kraliçe'ye sadakatiyle tanınıyordu. Aidan'ı satın alması, onun için bir umut ışığı olabilir miydi?

"Beni neden satın aldınız? Ne yapmayı planlıyorsunuz?" diye sordu Aidan, endişeyle.

"Sana zarar vermeyeceğim. Kraliçemiz için seni seçtim. Eadric Krallığı'na gittiğimizde neler olacağını göreceksin," dedi Alaric, sakin bir şekilde.

"Eadric Krallığı mı? Orada ne işim var?" diye merakla sordu Aidan.

"Şimdilik sakin ol. Güvende olacaksın," diye cevapladı Alaric.

Aidan, Alaric'in koruması altında Eadric Krallığı'na doğru yol alırken, içinde bir umut ışığı belirdi. Ancak aynı zamanda, bu yeni krallıkta onu bekleyen zorluklar ve tehlikeler hakkında endişeliydi. Görevini hatırladı ve annesinin emirlerini yerine getirebilmek için güçlü olması gerektiğini biliyordu. Eadric Krallığı'na vardıklarında, hayatı tamamen değişecekti.

Taht Oyunları: Aşk ve SavaşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin