4

12 2 0
                                    

Kardeşim, biriciğim
Bazı yaralar yararlıdır buna inan

________

Başkalarına zarar vermeden yaşa. Kendini gerçekleştirirken kendini kaybetme. Ne olursa olsun her şeyini vererek çabala. Beomgyu aslında hayatını çok basit, herhangi bir kişisel gelişim kitabını açtığınızda görebileceğiniz klişe mottolar üzerinde kurmaya çalışıyordu.

Çıkış yapalı çok olmamıştı, yurt dışındalardı ve youtube kanalları için vlog çekerlerken günün sonunda her zaman yaptıkları gibi küçük otel odalarına koca uzuvları ve daha da koca kahkahalarıyla sığmaya çalışıyorlardı. Üst üste ve alt alta yatarlarken Beomgyu olduğu en yaşlı yaşında olmasına rağmen daha önce hiç bu kadar genç hissetmediğini düşündü.

Dört grup arkadaşıyla tanıştığında yaramaz, meraklı bir çocuk gibiydi. Yabancı bir atmosfere hayat hakkında hiçbir fikri yokken atılmıştı. Yeni, parlak ve bir o kadar da sönük olan dünyasına ilk defa mücevher gören bir karga gibi kocaman gözlerle bakıyordu. Yaptığına dört kolla sarılmak dışında hiçbir şey bilmiyordu.

Evinden ayrılırken de, şirkette ders alırken de, yurtta ranzanın üst katında yorgunluktan uyuyamazken de kalbindeki tek istek ve arzu sevilmekti. Her şey onun içindi. 

Sevgi alamamış bir çocuk değildi, sevgi alamamış bir genç de olmamıştı. Sadece çok aç gözlü, çok doyumsuzdu. İdol olmak için okulu yarı zamanlıya çevireceği zaman okulundaki rehberlik öğretmeni ona gözünün ucuyla bakıp onun gibi şımarık çocukların ünlü olmaya çok yakışacağını söylemişti. Hakaret olarak söylenmiş olsa bile o sözü bir onur madalyası gibi taşımıştı. İsteklerinin bu kadar göz önünde olması hem midesini bulandırmış hem de onu onurlandırmıştı.

En başta bu kadar fazla şeyden vazgeçmesi gerekeceğini bilmiyordu. Sulandırılmış kişiliği ve istekleri ile insanlara ona ilgi göstermeleri için yalvaran, bacakları kırık bir köpek gibi hissediyordu hep. Orta karar bir insan ol, ne çok ne de az konuş, çok yükseği hedefleme çünkü aç gözlü gözükürsün ama çok düşüğü de isteme ki insanlar hırsını görebilsin. Fazla parlak olma, fazla karanlık da olma, grup arkadaşlarından birini isteme ve dudaklarına fazla bakma, fazla renkli olma.

Otel odası sadece Soobin ve Yeonjun'un içtikleri vişne vodkanın çürük kokusuyla doluydu. Kameralara gözükmemesi için en arkaya koymuşlar, ergen küçük çocuklar gibi kıkırdayarak gizli yudumlar alıyorlardı. Diğer üçü de performansın iyi geçmesinin ve sahnede olmanın verdiği adrenalinle onların çakırkeyif havalarına ayak uyduruyorlardı.

Taşınabilir hoparlörlerinden Soobin'in açtığı eski bir pop şarkısı çalarken kafalarını ritime göre hareket ettiriyor ve yan odaları kesinlikle rahatsız edecek şekilde bağırarak şarkıya eşlik ediyorlardı. 

Yeonjun hep çok hızlı heyecanlanan ve bir o kadar da hızlı sönen bir insan olmuştu. Anında enerjisi yükselir, hareketleri pervasızlaşırdı ama ortam sakinlemeye başladığında da hemen kendini toparlardı. Sanki Dionisos ona beş dakikalığına musallat olurdu. Hazzın tanrısı, o anlarda sadece kendiyle kalırdı. En güzel danslarını o zaman eder, en güzel şarkılarını o zaman söylerdi.

Kolları vişnenin de getirdiği bir yumuşaklık ve uyuşuklukla savrulurken komodinin üstünde duran içi dolu bardağa çarptı. Kimse farkında değildi ama Beomgyu'nun gözleri o taraftaydı. Bardağı elini uzatıp tutabilir, dökülmesini engelleyebilirdi. Ama tek yaptığı yatağının üstüne düşmesini izlemek oldu.

Üstünde uzandıkları Beomgyu'nun yatağı vişne suyunun kırmızısıyla lekelenirken ona en yakın oturan Beomgyu pijamalarına geçmeye başlayan ıslaklıkla dalgınlığından çıkıp ayağa kalktı. Arkada Japon bir şarkıcı şarkısına devam ediyordu. Bir anda ayağa sıçrayan beşli ise vişne dökülü yatağın ve kırık bardağın etrafında, bir tür ritüel yapmak üzere öldürdükleri adamın kanına bakar gibi daire olmuşlardı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 31 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

grapon kâğıtları | soogyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin