Uzun yolculuğun ardından otobüs nihayet varış noktasına geldiğinde yolcular duran araçtan yavaş yavaş indi. Tüm günü ülkenin öbür ucuna giden mide bulandırıcı bu otobüste geçirmemiş gibi, dışarı çıkınca yüzlerine çarpan sıcağı bile normal karşılayarak dağılan kalabalık arasında oraya oldukça yabancı biri belirdi. Hararetli bir şekilde telefonda konuşarak bagajdaki eşyalarını alırken gürültü çıkaran yolculardan uzaklaştı ve etrafına bakındı. İnanılmaz bir yerdeydi.
"Bu yolculuğu bana hediye ettiğini söylerken heyecanlanmıştım. Beni bu taşraya gönderirken en azından biraz insaflı davranıp uçak bileti alsaydın! Tren bile olurdu!"
"Yolculuk böyle bir şey zaten, Ray. Biraz yolda olursun, etrafı seyredersin ve neşe dolarsın. Uzağa gitmenin olayı budur."
Ray suratına gevşek bir ifade takınarak konuştuğundan yüzde yüz emin olduğu arkadaşının dingin ses tonuyla verdiği cevaba karşılık derin bir iç çekti.
"Harika. Peki şimdi nereye gitmem gerekiyor? Kalacak bir yer ayarlamışsındır umarım?"
"Ayarladım elbette! Otogardan kalkan kısa mesafe otobüsleri olmalı, onlardan birine binip bahsettiğim yere gidebilirsin.."
Bir yayınevi sahibi olan arkadaşı Ray'a telefonda bineceği toplu taşıma aracını ve gideceği yerin ismini ayrıntılı bir şekilde açıkladı. Son olarak da oraya uzun zamandır gitmediğinden yolu karıştırabileceğini, oradaki yerlilere sorup hareket etmesinin daha sağlıklı olabileceğini söyledi. Bu konuşma uzadıkça Ray daha da sinirleniyordu; tam tepesindeki güneşin yaydığı bunaltıcı sıcak ve otobüsten eşyalarını almaya devam edenlerin kalabalığı onu iyice bunalttı. Elini gözlerinin üzerine siper edip dikkatle baktığında yolculardan birinin neredeyse onun çantasını aldığını görünce telefonu hızlıca kapatıp otobüse doğru koşturdu. Neyse ki son anda onu daha da öfkelendirecek bir olaydan kurtulmayı başardı.
Oraya gitmek tam bir gün sürmüştü ve Ray metropolün göbeğinden ayrılıp ona tamamen yabancı bu taşraya geldiğinde her şeyin tahmin ettiğinden daha karmaşık olacağını anladı. Arkadaşının telefonda söylediği gibi otogardaki kısa mesafe otobüslerinin beklediği kısma gidip biraz yardım almak istedi. Fakat görevli adama birkaç soru sorduğunda aldığı bakışlar her şeyi açıklar nitelikteydi.
Hâlâ aynı ülke sınırları içinde olsa bile buradaki insanların aksanı Ray'in anlayamayacağı kadar farklıydı ve otogar görevlisi ona bir şeyler söylerken Ray kelimeleri zar zor kavrayabiliyordu. Yaşlı görevlinin konuşması hızlı, aksanı karmaşıktı. Onun kendisini anlamadığını açıkça fark eden görevli, Ray'e el işaretleriyle kendisini takip etmesini ifade etti ve arada bir dönüp onu kontrol ederek eski bir otobüse kadar yürüdü. Anlaşılan Ray'in bahsettiği yere gitmek için binmesi gereken araç buydu.
Böylece sıcak, sıkıcı ve yorucu bir otobüs yolculuğu daha başladı ancak bu diğerine göre epey kısa sürdü. Şoför ile aralarında geçen trajik derecede komik iletişimsizlik üzerine Ray sırt çantası ve orta boy valizi ile birlikte tozlu toprak yolun üzerindeki bir durakta bırakıldı. Varış noktası düşündüğünden ok daha içler acısıydı. Öyle ki yakıcı güneş önüne gelen birkaç parça yağmur bulutuyla gölgelenip ağlayan bir gökyüzünün eşlikçisi olarak Ray'e acı bir sürpriz daha yaptı. Toprak yola düşen yağmur damlaları otobüsün geride bıraktığı tekerlek izlerine dolarken Ray durağın muşambadan yapılma gergi örtünün altına sığınıp ıslanmaktan kaçındı. Yolu çamura çeviren yağış durana kadar orada bekledi. Arkadaşının söylediğine göre onu oradan alacak birinin olması gerekiyordu. Ancak telefon ekranında takip ettiği saat imlecine göre yaklaşık kırk dakikadır oraya yaklaşan tek bir araç bile yoktu.
"Lanet olsun. Tam bir fiyasko."
Ray'in düştüğü durum hakkında ilk tepkisi bu oldu. Otobüsten indiğinde tüm bunları düşünebilecek kadar enerjisi yoktu, gerçi henüz enerjisini toplayabilmiş de değildi, ancak yağmur damlalarının gerilmiş muşamba üzerine düşüşünü izlerken arkadaşının kurduğu bir komploya karıştığını hissetti. Hiç aklında yokken birdenbire çıkıveren bu yolculuk planı o ana kadar Ray'de hiç iyi bir izlenim oluşturmamıştı. Sırt çantasından çıkardığı karides cipsini yerken yağmur damlalarını izlemeye devam etti. Ve biraz sonra hızı gitgide yavaşlayan yağmurun tek tük damla sesleri arasında çamurlu yolun ilerisinden yaklaşan aracın sesini duydu. Boynunu uzatıp ona doğru gelen kamyonete baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Greyfurt
Teen FictionAmansız bir ilham yoksunluğuna kapılan yazar, arkadaşının tavsiyesi üzerine çıktığı gezide ona eşlik eden yabancıyla yakınlaşmaya ve kaybettiği ilhamını geri kazanmaya başlar.