titrek nefesi boş bina içinde kaybolup giderken heyecanından olsa gerek hızla yeni bir soluk çekti içine. kalbi gümbürtüyle atarken üst dişi alt dudağına eziyet ediyor, olduğu yerde sallanırken yapmak üzere olduğu şeyi kafasında döndürüp duruyordu ancak bunu düşünmek için fazlasıyla geçti zira on dakikadır önünde beklediği kapı ziline basmıştı.
evdeydi, saat gece bire yaklaşıyordu ve uyumadığından da adı gibi emindi. acaba kapıyı nasıl açacaktı? kendisinin geldiğini anlamış mıydı? tabii ki anlamıştı, onu bu saatte rahatsız edecek tek kişi kendisiydi ve başka birinin gelmesine ihtimal dahi vermezdi.
yeniden hızla bir soluk çekti içine, göğsü derin nefesleriyle havalanırken gözleri boş bina içinde geziniyordu. hareket halinde olduğundan bir türlü kapanmayan bina ışığı kapanıp yeniden açılıyordu.
zili çalması üzerinden bir dakika geçmeden açıldı. açılan demir kapıyla birlikte dudakları daha da gerilmiş, elinde tuttuğu kutuyu hızla arkasına saklamıştı. gözleri boş duvarlar üzerinden kapıyı açan bedene döndüğünde kendisini gördüğü gibi gerilen dudaklara indi.
"bebeğim, hoş geldin içeri gel." jeongguk'un kendinden habersiz kalınlaşan sesiyle kendisine seslenmesi esmer olanı olduğu yerde ürpertirken lafı ikiletmemiş içeri doğru ilerlemişti. hızla beline sarılan kolları boş kalan elini jeongguk'un yakın zamanda ensesini kazıttığı saçlarına attı. ince parmakları yavaşça olduğu yeri okşarken küçük olan boynuna kelebek öpücükler konduruyordu.
taehyung'un, jeongguk'un evinde uyumasının üstünden fazlaca zaman geçmişti ve gün geçtikçe aralarındaki duvarlar yok olmuştu.
"hoş buldum. içeriye geçelim, sana bir sürprizim var." taehyung'un heyecanlı sesi ikili arasında kaybolurken geri çekildi küçük olan, dövme kaplı kolu hâlâ esmer bel üzerindeydi. "neymiş sürpriz?" gözleri yavaşça bedenine neredeyse yapmış olan bedeni süzdüğünde taehyung ima dolu sesinden neyi kasettiğin anlamış ensesindeki tırnaklarının hafifçe olduğu yere bastırmıştı.
"kesinlikle anladığın türden bir şey değil." dediğindeyse küçük olandan minik bir kıkırtı yükseldi. "ne anlamışım ki ben?" yavaş adımlarla, taehyung'u geriye doğru yönlendirerek açık olan kapıya yaslamış; kapının sertçe kapanmasına neden olmuştu. taehyung'un lacivert kadife kutuyu tutan eli kapıyla bedeni arasında sıkışıp canını acıtmış olsada bir şey belli etmemiş kendisine aç gözlerle bakan adama aynı şekil karşılık vermeye çabalamıştı.
çabalamıştı çünkü heyecandan gürültüyle atan kalbi, sıcaktan ötürü kızarmış yanakları ve üzerine eğilmiş beden nedeniyle olduğundan kısa durması yerinde durmadan kıpırdanma ihtiyacı hissettiriyordu.
jeongguk, taehyung'un kendisine ayak uydurmasıyla oluru varmış gibi bir iki adım daha atarak büyük olanın daha da sıkışmasına neden oldu. "neymiş benim anladığım şey?" diyerek cevap alamadığı sorusunu yinelediğinde karşısındaki adamın titrek soluğunu çenesinde hissetti. sıcak soluk çenesinde daha yeni tıraş etmesine rağmen çıkmaya yüz tutmuş sakallarını yalayıp geçtiğinde kaşları çatıldı.
"masum şeyler değil." taehyung üzerinde hissettiği baskınlıkla yutkundu. evet, daha önce baskın erkeklerle birlikte olmuştu ama bu bambaşkaydı. jeongguk, hissettirdikleri, hissettikleri... bambaşka bir boyuttu ve taehyung bazen delirdiğini düşünüyordu. yanağına bırakılan masum bir öpücük dahi dişlerinin dudağına eziyet etmesine neden oluyordu.
"gecenin bir yarısı kapımı çalıyorsun; yüzün kızarmış, nefes seslerin on kilometre öteden duyuluyor... nasıl şeyler düşünebilirim? ah, bir de sürprizim var diyorsun." büyük olanın bedenine eğildi, burnu esmer yanaklar üzerinde kayıp giderken odadaki tansiyon gittikçe arttı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
next-door neighbor
Fanfictionjeongguk, çok fazla ses yapan yan komşusundan şikayetçiydi. °text - düzyazı