sigara dumanı gecenin karanlığında ılık havada uçup giderken jeongguk'un gözleri sokaktaydı. sokak lambası dışında pek bir ışığın olmadığı sokakta kimse yoktu, yaşadığı bölge yüksek bütçeli insanlara hitap ettiğinden çoğu zaman boş olurdu sokaklar. üzerinin çıplak olmasına rağmen üşümüyordu çünkü hava yazın gelmesiyle fazlaca sıcaktı.
siyah demire yasladığı kolu hafifçe acımaya başlamıştı ancak görmezden gelmeyi tercih etti. kısık gözleri sessiz sokaktan bultular tarafından sarılmış aya çıktı. kendisini fazlasıyla huzurlu ama bir yandan da huzursuz hissediyordu. bu duygu son birkaç gündür peşini bırakmıyordu. taehyung ve arkadaşlarıyla olan buluşmalarının üzerinden neredeyse iki hafta geçmişti ve bu iki hafta içinde taehyung ile birkaç kez mesajlaşmış olsalar da hiç yüz yüze gelememişlerdi.
yalan yok özlediğini hissediyordu jeongguk, en azından beş dakika yüz yüze gelmek istiyordu ancak hâlâ bunu hangi bahaneyle yapacağını bulamamıştı, taehyung'da herhangi bir adım atmamıştı.
gittikçe küçülen sigarası dalgınlığını kullanarak asılı durduğu iki parmağı yaktı. jeongguk beyaz teninde hissettiği yanmayla gözlerini parmaklarına çevirdi. gözleri daha da kısıldı sigara gittikçe tenine daha fazla zarar verirken hiçbir tepki vermemiş yalnızca izlemişti. iki parmağı arasında kaybolan sigarayla derin bir nefes verdi.
"hey." gözleri yanan parmaklarındayken gelen tanıdık sesle irkildi. adım seslerini dahi duymamıştı. "hey." diyerek karşılık verdi beklemeden. binanın yapısı nedeniyle balkonlar arasındaki mesafe oldukça azdı ve bu da karşısındaki bedeni en ince ayrıntısına kadar görmesine neden oluyordu.
"üşümüyor musun böyle?" taehyung'un hafifçe kısılan gözleriyle işaret ettiği çıplak gövdesi gülme isteği uyandırdı küçük olanda. "taehyung hava otuz derece." dediğinde esmer gözlerini kaçırıp omuz silkti ve birkaç adımla kendi elleriyle boyadığı pastel yeşili demirlere yaslandı.
"yine de balkona böyle çıkılmaz, aile var. küçücük çocuk seni böyle görse ne olur? çocukta travma resmen." diye söylendiğinde gülmesine engel olamadı jeongguk. "bence çocuk kendisini rüyada sanar, bu vücudu insanların travması olsun diye değil rüyalarına girsin diye yaptım." taehyung'un kaşları duyduklarıyla hızla çatıldı. içinde hoş olmayan bir duygu kayıp giderken diline hakim olmak zordu o sıra. "kimin rüyasına giriyormuş?" isteği dışında kalınlaşan ses jeongguk'un gözünden kaçmamıştı, o da taehyung'un olduğu tarafta bulunan demirlere ilerlemiş iki kolunu demirlere yaslayarak eğilmişti.
"bilemem artık ama sayamayacağım kadar çok olduğu kesin." dediğinde tek amacı taehyung'la uğraşmaktı. gözden kaçırdığı şeyse taehyung'un mağara kaçkını bir kıskanç olduğuydu.
"iyi git gir birilerinin rüyalarına. kolay gelsin." diyerek eve girmek için arkasını döndü. birkaç adım atmıştı ki arkasından gelen kahkaha sesiyle yeniden oraya döndü. "neye gülüyorsun sen?"
"çok sevimlisin." beyaz tenli karşısında utançla kızaran taehyung'u izlerken beyninin içinde aynı cümle tekrar edip duruyordu.
kızaran yanaklarını öpmem gerek.
içinde git gide büyüyen hislere engel olamıyordu, korkuyordu evet ancak içinden engel olmak esmerden uzak kalmak da gelmiyordu.
taehyung aldığı iltifat yanan yanaklarında ellerini gezdirmiş ardından ne söyleyeceğini bilemeyerek etrafta gözlerini gezdirmişti. jeongguk'un aniden ettiği iltifatlar elini ayağını birbirine sokuyordu ve heyecanlanmasına engel olamıyordu.
balkona jeongguk'un varlığından habersiz çıkmıştı, asıl amacı da balkona çıkmak değil sıcak evini biraz olsun havalandırmak için balkon kapısını açmaktı ancak gördüğü, çıplak, jeongguk'la dışarı adımlamıştı. onu ilk kez böyle görüyordu, eğildiğinden dolayı belirginleşen sırt kasları, gerilen kolları ve dövmeleri bacaklarını birbirine bastırma isteği uyandırmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
next-door neighbor
أدب الهواةjeongguk, çok fazla ses yapan yan komşusundan şikayetçiydi. °text - düzyazı