Kendimi uçsuz bucaksız bir yolculuğa doğru sürüklüyordum. Bu yolculuk bana bir nevi sefere yeni çıkmış deveyi anımsatıyordu. O deve biliyordu ki çöl sıcaktı, fakat bunu bile bile kendini çöle atmıştı. Bende aynı şekildeydim. Bu yolculukta Allah bilir neler işitecektim, katlanacaktım..
Bu gün Karaasalan ailesi ben ve Eşref bey için düğün hazırlıkları yapıyordu. Dün nikah tarihimizi almıştık. Açıkcası ben düğün istemiyordum. Sade bir nikah töreni olsa yeterdi. Fakat Eşref Karaaslandan söz ediyorsak, kendisi Karaaslanların varislerinden biriydi ve onun için en şaşalı düğün yapılması gerekiyordu.
Anası, Zeliha hanım benim gözlemlediğim kadarıyla sert bir kadındı. Sert ve güçlü kadınları severdim. Onlar, kendi ayaklarının üzerinde durmayı bilen, ve ömrü billah erkeğe ihtiyacı olmayan kadınlardı. Bir kaç kez fabrika da duyduğum dedikodulara göre, Zeliha hanımın eşi Fikret bey Zeliha hanım en sonuncu oğluna hamileyken vefat etmişti. Gerçi Karaaslanlar ailesinin üyelerini pek tanımıyordum. Zeliha hanımın en sonuncu oğlunu da görmemiştim.
Söylentilere göre kendisi bir komutandı. Dört beş senedir de askeriye görevini yerine getirmek için komandolarının başındaydı.
Odaya bir kaç dakika sonra anam girdi. "Kızım, Bal.. anam kalk hadi alış-verişe gideceğiz."
"Ana, ben gelmesem olmaz mı?" dedim. Gitmek istemiyordum. Onlar kadınlara ait kıyafetler bakacaklardı. Bende kendimi gelecek eşim olan Eşref bey'e yalan söylediğim için kötü hissedecektim.
"Kız olur mu öyle şey, hadi kalk sana ciciler alacağız." Söylediği şeye hafiften göz devirdim. Asla beni anlamak istemiyordu. Yarın düğünüm vardı ve ben gerdek gecesinden önce Eşref bey'e bu durumu açıklamam gerekiyordu.
"Ana," dedim cılız çıkan sesimle. "Ha gülüm?"
"Ben Eşref bey'e gerdek gecesi ne diyeceğim?" Korkuyordum. Ya beni Karaaslanlar ailesinin önünde rezil ederse? Adım çıkardı.. babam benden daha da utanırdı.
"Bak kızım.. sendede var bendede. Girecek yerin var ya.. o yeter ona" Sona doğru kahkaha atarak koluma vurdu. Kendi anamdan iğrenmeye başlamıştım. Hiç bir şey demeden dışarı da bizi bekleyen arabaya ilerledim. Arabanın kapısını açarak içinden şoför çıktı. Yanıma doğru ilerleyerek arabanın kapısını açtı. Gülümseyerek, "Gerek yoktu, kendim açardım." dedim.
Yüzüma dahi bakmadan, "Eşref bey'in kesin talimatı var." dedi. Bir şey demeden, arabaya oturarak yolu izlemeye başladım.
***
İlk önce iç giyim mağazasına gelmiştik. Anam, ben ve kız kardeşi Melike bana gecelik bakıyorduk. İnanılmaz derecede utanıyordum. En açık, dekolteli gecelikleri almıştılar.
"Eşref Karaaslan yarın gece havalara uçacak, havalara." dedi anam kahkahalara boğularak.
Anamlar kendilerine de bir kaç kıyafet aldıktan sonra gelinlik almak için mağazaya ilerlediler. "Koş Melike koş. Şu gelinliklerin güzelliklerine bak hele, hele.. Allah sanada nasip etsin gülüm"
"Merhabalar, hoşgeldiniz." dedi çalışan.
"Hoş bulduk. Biz Karaaslanlar dünürleriyik. Bize en pahalı en görkemli gelinliği ver" dedi anam gelinliklere bakarak."Tabii buyrun geçin, getireyim." Çalışan kadın bir kaç saniyenin ardından elinde üç gelinlikle içeri girdi. Elinde olan en sonuncu gelinliğe kaydı gözlerim. Kolları mirvarilerle süslüydü ve bu benim çok hoşuma gitmişti.
"Bunu beğendiniz galiba?" dedi çalışan. Başımla onaylayarak gelinliği elinden aldım ve denemek için kabine ilerledim. Üzerimde ki elbiseyi ayaklarımdan sıyırıp çıkarttığımda aniden kabin açılacaktı ki, "Burası dolu!" diye bağırdım. Çok korkmuştum...
Az sonra gelinliği giyip aynanın önüne geçtim. Anamlar hayranlıkla bana bakıyorlardı.
"Çok güzel olmuşsun maşAllah, maşAllah.." içinden bildiği tüm nazar dualarını okumaya başlamıştı bile..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜÇÜK SIRRIM | bxb
Roman d'amourBal Akkaya, Nevşehir'in en müflis mahallesinde babası, annesi ve iki kız kardeşiyle birlikte yaşamakta, İç Anadolu'nun en kudretli ailelerinden Karaaslan fabrikasında çalışmaktadır... Bal'ın annesi ve babası oğullarının doğduğundan beri kız güzelli...