5

410 53 15
                                    


Kalbim öyle sızlıyordu ki vücudum kalkmama müsaade etmiyor, her uzvuma ağrı saplanıyordu. Aksaya aksaya yatağımdan inip cama doğru yürümeye başladım.

Kafam öyle rüzgarlıydı ki elim kolum bağlı, her şeyden umudu kesmiş, hastanedeki odamın şehre bakan manzarasında oluk oluk ağlaya ağlaya reklam panolarını izliyordum.

Ben bitmiştim.

Beni Tanrı bitirmişti.

Beni yerle yeksan etmişti, beni en zayıf noktamdan, kırmızı çizgimden vurup elimi kolumu sıkı halatlarla bağlamıştı.

Dönüşü olmayan bir yoldaydım.

Gözyaşlarım asla durmuyordu.

Oysa ben ağlamazdım ki...

Gözüm tam çaprazımda kalan çerçevedeki kalp kıranın fotoğrafına takıldı.

Bitiyordum ona.

Gözlerimden bir damla daha kendini boşluğa bırakırken:

"Jungkook," dedim.

"Ah, o gözlerin..."

Ona doğru adımladım, içim gitti.

Gözümün önü gittikçe bulanıklaşıyordu.

"Ruhsatsız silah taşımak değil de ne?"

Ellerime aldığım çerçeveden, gözlerinin içi gülen bana baktım.

Aynaya bakmak artık haram olmuştu bana.

"Sabret," dedim kendime. Bitecekti değil mi bu acıların hepsi?

"Umarım."

İçeri girip, gözlerinin altı çökmüş, rengi solmuş şekilde zorla gülümseyerek bana bakan arkadaşıma baktım.

Benden daha çökmüş gözüküyordu, gözleri parlıyordu ama gözyaşlarından.

Ağır şeyler yaşadığımı düşünüyor olmalıydı. Hala yaşıyor olmam da cabasıydı. Bir kere Tanrı sevmiyordu beni, haramdı bana tek düze yaşam.

Çerçeveyi elimden aldı.

İlk önce kendisi baktı. Benim içim yanıyordu ve gittikçe harlanıyordu bu ateş.

Gözlerinde sıkı sıkıya tuttuğu yaşlar, gözleri benimle buluşunca teker teker düşmeye başladı. Gözyaşları çerçevenin üzerine damla damla akıyordu şimdi.

Bir tutunma ihtiyacı hissettim. Kolunu uzattı hemen bana.

"Hoseok," dedim.

"Vazgeçiyorum."

Gözleri öyle bir tırmandı ki yüzüme, içimin ateşi gözlerinde harıl harıl yanıyordu şimdi.

Ağzını araladı ama kelimeler ağzından çıkamadı bir türlü. Sekteye uğramış gibi bakıyordu yüzüme. Kolumu tutuşu sertleşti sanki ne yapacağını bilmiyordu.

Tırnakları etime öyle bir batıyordu ki artık o bana tutunuyor, ayakta kalmaya çalışıyor gibiydi.

Hipnozdaymışcasına gözlerine odaklanmıştım, ne dediğimi, sözlerimin ne denli karşı taraftaki arkadaşımın canını yakacağını düşünmeden öylece söyleyivermiştim.

Etrafa bakınıp, beyaz çarşaflı dağınık bıraktığım hastane yatağının üstüne oturttu beni.

Bağırsın çağırsın diye bekledim, bu hastaneyi başıma yıkmasını bekledim.

Yaptığı tek şey eğilip ayaklarıma kapanmaktı.

Ne yapacağımı bilemedim. Yataktan kalkmaya çalıştım ama pantolonumun eteklerine yapıştığı için kıpırdayamadım bile.

"Yapma," dedim. Aşağıda tir tir titriyordu.

"Asıl sen yapma, n'olur yapma Taehyung."

Burnunu çekti, yüzünü yere kapandığı için göremiyordum bile.

"Yemin ederim bu sefer yalan yok. Gerçekten sana yeni bir doktor buldum. Çok başarılı birisi, bu sefer alacak o kisti senden."

"S-söz veriyorum, söz veriyorum varımı yoğumu ortaya koyacağım, elimden gelenin daha fazlasını yapacağım!"

"G-gerekirse gece gündüz kilise kapılarında alnımı secdeden ayırmayacağım!"

"Evet, evet öyle yapacağım!"

"Sen kendinden vazgeçiyorsun ama ben senden vazgeçemem, bunu bana yapma, bu yükü bana bırakma, nefes alamam."

Eğilip ellerimi kahve saçlarına doğru uzattım. Yavaşça okşarken o da benim gibi hüngür hüngür ağlıyordu.

"Taehyung," dedi.

"Buradan çıkınca havaalanına gidip Kore'ye döneceğim ve Jungkook'u durduracağım. Söz veriyorum, onu da yanımda getirip seni iyileştireceğim."

Gözleri öyle bir umutla bakıyordu ki bana, hevesini kırmamak için her şeyi yapardım ama bu hariç. Bunu ne kendime ne de kendine yeni bir yaşam bulmuş Jungkook'uma yapabilirdim.

"Hayır, Hoseok yapmayacaksın."

"Taehyung, eğer vazgeçersen..."

Gözyaşlarını silerek ellerini bacaklarımın üstüne koydu.

"Eğer döndüğümde yine o sikik intihar mektuplarından birini ardında bulursam, Tanrı şahit ne Yina ne de Jungkook nefes alıp barınabilir bu dünyada."

Hoseok'u ilk defa bu kadar kendinden emin konuşurken görüyordum. Koskoca 20 sene içinde annesinin vefatından sonraki mahkemede annesinin katiline bile tek kelime edememişti.

Dediklerinde ciddi miydi?

Çıldırmış mıydı bu çocuk?

"Yapmayacaksın," dedim. Sesim çok kısık çıkmıştı.

Bu sefer gülmeye başladı, acı bir gülüştü yüzündeki.

"Yaparım, senin için her şeyi yaparım Taehyung."

Okuduğunuz için teşekkürler.

ANEMOİA |TK|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin