6

238 32 27
                                    


---

O kadar yorgundum ki maraton hayatımdan bir anda sıyrılıp koşuşturmanın arasında kaybolmak aşırı yorucu gelmişti.

Düğünden bir gün önce böyle bir davet hazırlamak tabii ki de anneme aitti.

"Sayın misafirlerimiz."

Annemin ayağa kalkıp elindeki kadehe çatalla iki kere vurmasıyla bütün herkesin odağı ona dönmüştü. Yüzü öyle gülüyordu ki yorgunluğuma rağmen gülüşü dinç hissettirmişti.

"Bugün oğlum Jeongguk'un ve müstakbel gelinim Yina'nın bekarlıklarının son günü."

Kahverengi saçlarının küçük yüzünü gösterdiği kadarıyla inci tanesi dişleri parlıyordu. Eliyle gelmemi işaret ettiğinde salonda hızlı adımlarla yanına yetişmeye çalıştım.

"Oğlum, ailen kurduğun için çok mutluyum. Bugün her ne kadar sizin en mutlu gününüz olsa da annen, ailen, arkadaşların ve akrabaların olarak biz de çok mutluyuz."

Gözlerim dolmak üzereydi. Annem cümleleri gözümün içine bakarak söylediğinde başımı, minnettarlığımı belli etmek istercesine ona doğru eğdim. Daha sonra sağ tarafımda kalan babama, müstakbel eşime ve konuklara doğru eğildikten sonra gözlerim abimi aradı ama bulamayınca Yina'ya yanıma gelmesi için işaret verdim.

Öylece konukların arasında onlardan daha çekingen halde oturuyordu. Kimseyle göz göze gelmemek için kafasını aşağı eğerek yanıma doğru adımladı. Neden böyle davrandığının sebebini anlayabiliyordum ama o an için elimden gelen hiçbir şey yoktu.

Elimi uzatmış şekilde gelmesini beklerken ilk önce elimi tuttu. Aynı benim gibi anneme, babama, konuklara selam verdikten sonra bana kısaca sarıldı.

Anlaşılan annem sözü bize bırakmıştı. Ona döndüğümde yaptığı tek şey güzel gülümsemesiyle bizi baştan aşağı süzdüğüydü.

"Hepinize bizi bu mutlu günümüzde yalnız bırakmadığınız için çok minnettarız."

Güler yüzümle sözleri sarf ederken üstümdeki takım vücudumu öyle bir sıkmıştı ki nefes alışverişim sıklaşmıştı.

"Sizi yarın gerçekleşecek olan mutlu günümüzün şahidi olarak misafir etmekten onur duyarız."

Elim Yina'nın beline tırmandı ve hafifçe kendime doğru çektim. Artık bir şeyler söylemesi gerekiyordu. Herkes onu o kadar merak ediyordu ki, sözde aile arasında yapacağımız daveti (ki annemin aile arası fazla kalabalıktır) sırf Yina'ya meraklarından yüzün üzerinde kişi katılmıştı. Meraklarının sebebi açıktı.

Önünde kalıp yüzünü kapatan saçının bir tutamını hafifçe kulağının arkasına itekledi. Bir anda dik konuma gelince kendinden emin bir konuşma yapacağını anlamıştım.

"Jeongguk, seni çok seviyorum. Herkesin burada olması çok hoş, umarım yarın bizi yalnız bırakmazsınız."

Dehşet güzellikteki salonda muazzam bir alkış kopmuştu. Yina, insanların önünde elinden geldiğince kendinden emin bir imaj çizdiği için minnettardım. Babamın içeri girmesine izin verdiği bir iki firmanın gazetecileri konuklarla bizim fotoğraflarımızı çekiyordu.

ANEMOİA |TK|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin