-1-

14 3 13
                                    

Jisung kulağında kulaklıkla çizim yaparken hayattan soyutlanmış gibiydi. Sessiz bir şekilde kalemin kağıtla buluşup çıkardığı sesi dinlemek bile gelmiyordu içinden. Daha lise çağlarında olduğu zamanlar kendini kötü hissedince yaptığı en iyi şey çizim yapmak oluyordu. Şimdi yine atölyede çizim yaparken en yakın arkadaşı Hyunjin omzunu dürterek kendi yaptığı çizimi gösterdi kesinlikle doğuştan sanatçı olmalıydı Jisung'un arkadaşı kendi kendine çizimler yaparak çok geliştirmişti kendini Hyunjin. Yetenek doluydu kahverengi saçlı olan kesinlikle. Jisung ise yanaklarını şişirdi ve bir sanat değerlendirmecisi bakışı ile bakarak defterdeki kaba taslak kara kalem çizimini inceledi.

"Kesinlikle çok iyi olmuş."

"Her seferinde aynı şeyi diyorsun ama?"

"Çünkü hepsi birbirinden iyi seçim yapamam. Hyunjin sen gerçek bir sanatçısın. Senin de çizimlerin iyi ama bence bu bir şeyler yazma yeteneğinin üstüne gidebilirsin. Bilirsin geçen gün Jeongin'e yazdığın onu eğlendirmek için olan kısa hikayenden bahsediyorum."

"Hyunjin o anlık öylesine oldu biliyorsun."

"Biliyorum ve bence yine olabilir diyorum. Dediğimi düşün ve değerlendir Jisung. Lise bitmek üzere ve sen hangi bölüm okumak istiyorsun bulamadın bile."

Dedi. Kafasını salladı yanakları sincap şeklinde olan tatlı çocuk. Bir kaç tahmin vardı aslında kafasında ama hepsinin ucu soru işareti doluydu. Örnek aldığı bir idol yoktu ya da çok hayran olduğu bir şey, o her şeyi severdi. Müzik, çizim, edebiyat, spor ve hepsine de ilgisi vardı zaten. Geleceği parlak biriydi ve şu ana kadar hiçbir düşük notu da olmamıştı. Ertesi gün için sözleşip evlerine dağılırken iki arkadaş birinin ise diğerine bir sürprizi vardı. Hyunjin arkadaşının yazdığı karalama deneme yazısını bir yarışmaya göndermişti arkadaşı adına ve bunu onunla paylaşmıştı. Saçları siyah ve sincaba benzeyen oğlan sinirlenip onu kovalamak istese de gelen telefonuna bildirimle yerinde donmuştu. Yarışmayı kazanmıştı ve üstelik yazarlık teknikleri üzerine eğitim hakkı da yanında ek hediyesiydi. Jisung öylesine gideceği eğitimi sevmeye başlamıştı ve o anda ne istediğine karar vermişti...

Günümüz...

Genç olan hatırladığı anılarla gülümsedi ve ofisindeki ilk kazandığı yarışma fotoğrafına bakarken kendini motive etti. Yeni bir haber yazabilirdi Daily Time dergisini kurtarabilirdi bu aralar derginin tiraj oranı çok düşüktü ve bunun bir nedeni de artan teknoloji olanakları ile kolaylık sağlayan dijital ortamlar olabilirdi. Jisung karalama yaptığı kağıdı top haline getirip döner sandalyesinden kalkmadan basket yapıp yarı dolu metal çöp kovasına attı. Kendi kendine eğlenirken saatte bir göz attı ve öğle yemeği vakti olduğunu görünce acele ile ceketini alıp kamerasını alarak çıktı ofisinden. Yoldan geçen bir taksi çevirip kimseye bakmadan bindi taksisine ve adresi verdi. Yolda gidene kadar ise bir kaç telefon görüşmesi yaptı ünlü Ceo ile röportaj yapabilmek için ama sonuç hüsrandı her seferinde ya programı yoğun diyorlar ya da toplantıda diyorlardı. Jisung sonunda gelince taksiye parasını ödeyip indi ve kendi mekanına gidip terk edilmiş bahçeye girdi demir kapıyı açıp. Buradaki otlar ve ağaçlar artık uzamış birbirine girecekti neredeyse bir bahçıvan olmalı ve ilgilenmeli diye düşündü burası için. Kendi sevdiği eski minderi kenara çekip üzerindeki tozu sildi ve üzerine oturdu yanına kamerasını koydu ve ardından da sandviçini kucağına aldı. Hevesliydi çünkü kahvaltı bile yapamamıştı bugün için yoğunluktan. Lezzetli taze ekmeğin içindeki hindi salam ve özel soslu peynir karnını acıktırmıştı daha çok. O sandviçi paketten çıkarırken bir yandan da meyve suyunu ayarladı kendine göre pipetini takarak. Kulaklık takıp müzik dinlemek istedi ama onun yerine kuş sesleri ona daha iyi geldi şehir hayatında böyle sesleri duymak zor oluyordu. Sandviçinden bir ısırık aldı ve sırası ile meyve suyundan bir yudum kafasındaki düşünceler durmadan beyninde tekrarlanırken son ısırığa gelmişti ki taze ekmeğin çıtırtı sesine bir ses daha eşlik etti. Havada duyulan keskin bir mermi sesi Jisung korku ile olduğu yerde kaldı öyle ki boğazında ki lokmayı bile zor yuttu ve ayağa kalkıp gizlice baktı biraz uzakta olan yerde bir adam siyah eldivenli elleri ile silahı yere atıp adamlarından peçete isteyince o anda göz göze geldi Jisung korkutucu görünüme sahip adam ile. Hızlıca arkasına bakmadan kamerasını aldı ve oradan çıktı ki çok geçmeden biri onu tişörtünden yakaladı arkadan.

"Nereye böyle?"

"Ben hiç birşey görmedim. Yemin ederim bırakın gideyim."

"Bunu boynunda basın kartı varken ve yanında kamera taşırken söylemen komik ama peki bırakalım madem."

Dedi. O bırakınca Jisung derin bir nefes aldı ve kaçmak istedi ki onu bir anda kucağına aldı siyah eldivenli adam.

"Ne? Bırak dedin ama kucak için bir şey demedin?"

Dedi. Onu kendi siyah jip arabasına götürürken adamları da eşlik etti öndeki kişiye. Jisung arabanın içerisine bindirilip hamle yapamadan yanına oturan diğer adama bakarak içinden dua etti.

"Bakma öyle pisicik biraz konuşacağız sadece."

Dedi. Kafasını salladı sadece o ise güldü ve araba hareket ederken kamerasını tutarak korku ile bakan çocuğa bakmadan tabletinden maillerini okudu...

Jisung getirildiği yere şaşkınlıkla baktı burası lüks bir ev ama aynı zamanda da akvaryum dolu bir yerdi. Bir taraf boydan boya duvar akvaryumu şeklindeydi ve sessizce içindeki balıklar yaşayıp gidiyordu. Jisung eskiden olsa onlara üzülür ve okyanusta yaşamaları gerektiğini düşünürdü şu anda kendi halini görene kadar elbette. Oturtulduğu yerde kamerası elinden alınmıştı ve diğeri üzerindeki ceketi çıkarmış karşısındaki çocuğa bakarak dudağını yaladı.

"Pisicik temiz çıktın ama senin orada ne işin vardı? Amacın nedir?"

Dedi. Sadece kafasını eğdi ve cümleleri kafasında topladı. Yapabilirdi ona bakarak korkmadan cevap verebilirdi gazeteci kimliğinde olan kişi. Sonunda iri gözlerini açıp karşısındaki kişiye baktı.

"Orası benim mekanım. Oraya sessizliği dinlemek için gidiyordum ve ben yemek yerken ses duydum merak edip baktım ki sizi gördüm yemin ederim kimseye bir şey demem."

Dedi yeniden. Minho göz devirdi sıkılmıştı bu korku dolu gözlerden ve titreyen seslerden. Sessiz ama kendinden emin bir şekilde yaklaştı oturan koltuktaki kişiye.

"Kamera temiz ve üzerinde öyle. Ama yine de sana güvenmiyorum Han Jisung soyun üzerinde cihaz var mı bakacağım."

Dedi. Karşısındaki kişi ona baktı ve ellerini üzerine koydu sanki çıplak kalmış ve ona bakıyorlar gibi.

"Bunu yapamam. Telefonuma bakın isterseniz?"

Dedi. Diğeri uzatılan yeni çıkan marka Samsung telefona baktı sadece ve alıp kendi numarasını kaydetti.

"Bundan sonra kedicik seni ararsam ne şartta olursan ol açmalısın."

Dedi. Diğeri ona şaşkınlıkla bakarken gitmesi için başı ile onay verdi genç olan kalkınca ise bir hamle yapıp bir anda kucağına aldı onu ve beline elini koyarak okşadı. Dudakları arasında az boşluk olana kadar eğildi o tatlı görünen dudaklara ve ifadesiz durdu.

"Seninle iyi anlaşabiliriz umarım picicik bana sadece pençelerini çıkarma ve uslu dur yeter."

Dedi diğeri. Jisung ise küfür etmek istedi ama bunun yerine kucağındaki adama şaşkınlıkla bakarak yerinde kaldı. Keşke bugün için ofisin altında olan İtalyan restoranına para harcasaydım diye düşündü en azından bu aksiyonları o zaman yaşamazdı...

Merhaba^^ Siz istediniz diye ilk bölümü yazdım umarım hoşunuza gider ve böyle karakterleri de olayları da daha iyi anlayabilirsiniz bu anlatım tekniği ile...

Do u wanna be my cat?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin