Her çarşamba saat 21.00 da sezon sonuna kadar bölümler gelmeye devam edecek. Okuyan ve okuyacak olan herkese çok teşekkür ederim. Yazım yalnışları bulunan yerleri yorum atarak görmemi sağlarsanız hemen düzeltmeye çalışacağım.
Hadi o zaman girişten başlayalım :)
-------------------------
...............................Karşısındaki parka bakıyordu mavi
gözlü çocuk. Kulakları tüm sesleri duyuyor fakat algılamıyordu. Susmak en büyük ilaç sanıyordu. On altı yaşında bir gençti aslında. Ancak o hiç bu oyuncaklarda oynayan çocuklara katlanamayan diğer gençler gibi sessizliğe sığınmamıştı. İçinde hissettiği küçük çocuğun rahatsızlığıyla kendini bu parka atmıştı.Yandaki bankta üzerinde siyah renk bisiklet yaka bir tişörtü ve siyah kot pantolonuyla bir kız oturuyordu. Mavi gözlü çocuğun gözleri yine kıza kaydı, kız ise bir saate yakın parkta oynayan çocuklara bakıyor sonra ise gözleri bir yere dalıp dalıp duruyordu. Saçlarından dökülen birkaç tel turuncumsu saç bir açıp sonrasında ise bulutların arkasına gizlenen Güneş ile asılı kaldıkları genç kızın siyah tişörtünde parlayarak kendini belli ediyordu.
Daha fazla dayanamadı mavi gözlü çocuk. Ayağa kalkıp yandaki banka yaklaştı ve bir anda kendini kızın sağındaki boşluğa bıraktı. Kız yanına birden bu gencin oturmasıyla irkildi sonra ise biraz daha açtı gençle arasındaki mesafeyi. Gencin yüzüne baktı. Onun mavi gözlerinin ise salıncakta annesinin salladığı beyaz tişört, mavi kot şortlu bir çocuğa daldığını farketti. Önüne döndü. Normalde rahatsız olur kalkardı fakat yeterince yorgundu ve saçma olması umurunda değildi ama bu gencin de öyle olduğunu hissetmişti. Hislerine hep güvenirdi.
Bu sefer kendine bakan kız çekinmesin diye kıza bakmayan genç üzerindeki bakışların odak değiştirdiğini anlayarak kıza döndü. Kız parktaki boş salıncağa dalmıştı fakat sanki çocuğun içindeki sesi duymuş gibi " bence de gereksiz bir hayat. Sadece öleceğimizi bilmemize rağmen gülmeye çalışıyoruz işte." demişti. Genç şaşırsada tepki vermemiş "Belki de sadece o mutluluğu alarak ölmek istiyor fakat alamıyoruzdur." demişti.
Kızın gözleri gence döndü. "Sence bu toprak canımızı yakmaktan başka ne yapıyor?" diye sormuştu titrek ve iç burkan bir sesle. Genç tam cevap verecekken kendi sorusunu yanıtladı "Sadece canımızdan can alıyor." Genç gülümseyerek önüne dönmüş boş salıncağa bakarken " Sessizlik ilaç demişlerdi bana çok küçükken, susana sessizlik ilaçtı zaten, toprakta sessiz değilmi? Bana göre toprakta ilaç olabilir. Belki de ilaçtır ama biz anlamıyoruzdur." Gencin acı çekmesine rağmen sesinin nasıl bu kadar normal bir tonda çıktığını sormak istedi ama sustu. Altında zaten yeterince anlam hissetmişti....
Kızın gözlerinin hâlâ kendi üzerinde olduğunu bilen mavi gözlü çocuk bu sefer karşısındaki kızın çekinmeyeceğini tam tersi bakmazsa umursamadığını düşünüp susacağına inanarak kıza çevirdi bakışlarını.
Kız kendisine dönen gözlere takılı kaldı bir süre. Açık göz rengi ona korkutucu geliyordu fakat bu mavilerde bir güven vardı. Yine hislerine inanmak istedi. Bu mavi gözler onu inandırmak için sanki güvenle bakıyor ancak kızı içine de çekiyordu. Bu zıtlık kızın kafasını karıştırmış, söyleyeceği cümleleri unutturmuştu.
Kız bir anda gözlerini çekmek istedi bu güven mavisinden. Aslında yine saçmaydı ama sanki bu mavilikler inançla doluydu. Gözlerini gençten ayırınca az önce söyleyeceği cümleleri hatırlatmıştı. " Ben ilaçlardan nefret ederim, küçükken de ederdim zaten. Bu arada adın ne?"
Genç duyduğu cümlelerle gülümsemiş.
" İsmiminde ilaçlarla lanetlendiğini bilsen ismimden de nefret ederdin değil mi?" Demişti. Kız ise genç gibi hafif bir tebessümle " Ben isimlerle çok ilgilenmem, anlamlarıyla ilgilenmediğim gibi..." demiş fakat sonraki cümlesinde kararsız kalıp susmuştu. Genç merakla "O zaman neden sordun?" diyerek cümlesinin devamını getirmesini istemişti. Nefret ederdi yarım kalan cümlelerden.Kız sonunda kararını vermiş konuşmaya başlamıştı." Ben genelde insanların isimlerindeki kendi anlamını sorarım. Senin anlamın ne?" diyerek yeni bir soru daha sormuştu. Normalde pek sevmezdi konuşmayı fakat bu mavi gözlü çocuk sanki ona konuşması için gelmiş, sanki içindeki boşluğu hissetmişti.
Genç bu bakış açısını ilk farklı bulsa da sonra hoşuna gitmişti." Normal anlamı güç demekmiş. Ama benim anlamım bana yıkım ve enkazlardan kurtulan, sadece bir son için savaşan yıkım gücü gibi geliyor." Gencin anlatımı farklı olmuş ve kızı biraz dumura uğratmıştı. Şaşkın gözlerle karşısındaki gence bakıyor, devam eden cümlelerini dinliyordu. " Galiba biraz da yıkım gücü derdim."
Genç yavaşça kendini toparlamış bir yandan da konuşmaya devam etmişti hafif güleç hafif de ukala bir sesle." Benim hafızam çok iyidir. İleride bir gün karşılaşırsak ben seni hatırlayacağım. İçimden bir ses yine karşılaşacağımızı söylüyor. Bence olabilecek bir şey. Yine içimdeki ses bana karşılaşınca beni hatırlayacağını ve bu sefer senin kendi anlamını bana söyleyeceğini söylüyor. Ancak şu an ilgilenmediğin ismini bana söylersen seni daha da iyi hatırlayabilirim." demişti hafif de oyunbaz bir sesle.
Genç kız " İdil, ismim İdil." demişti. Genç ona beklentiyle bakınca önce anlamadı fakat söylediklerini hatırlayınca biraz kısa bir cümle olmuştu . Hafif bir tebessümle " Ayrıca bir daha karşılaşırsak söz bu sefer benim anlamımı konuşacağız." demiş ve dudaklarındaki tebessüm daha da büyümüştü.
Genç önce kafasını gökyüzüne kaldırmış gri bulutları görünce ayağa kalkmıştı. "Ve bu bir sonraki görüşmemize kadar bir veda galiba. Ben sözümü aldım. Şimdi birazcıkta olsa rahatladım." diyerek oyunbazca göz kırpmıştı." Şimdi ben yoluma bakayım çünkü bence birazdan büyük bir yağmurla karşılaşacağız ve bence sende yoluna bakmalısın. Galiba biraz kabaca bir cümle oldu. Pardon. Ya neyse bence sen beni anladın. Yani evine git bence çünkü bir dahaki karşılaşmamıza kadar -bana anlamının söyleyeceksin unutma- yaşamanı istiyorum. Anlamını öğrenmeden hastalıktan ölmeni istemem." demiş ve sesli denilebilecek bir kahkaha atmıştı.
Genç kız ise hafif bir tebessümle karşılık vermiş " Unutmam. Sende ölmemeye bak o zaman. Gelecekte görüşmek dileğiyle." demişti. Genç hafif bir tebessümle eyvallah der gibi bir kafa hareketi yapmış ve arkasını dönerek yürümeye başlamıştı. Genç kızın tebessümü silinmiş boş gözlerle mavi gözlü çocuğun gözden kayboluşunu izlemişti.
Kızın zihninden bir daha geçti gencin cümlesi.
- Anlamını öğrenmeden ölmeni istemem.
Genç kız bir söz vermişti kendine ve bu güvenli bakan maviliklere. Zaten bir yaşama gayesi yoktu ancak ona verdiği söz için yaşayacak sözünü tutacak ve hemen sonrasında ölecekti.
Cebinden annesinin kalemini çıkardı genç kız tek o kalmıştı artık yanında. Gülümsedi ve sözünü kaleme fısıldadı fakat cümlesi bittiği an acı bir ses duyuldu.
-Burada ne işin var senin?
İrkilsede hemen kalemini sakladı. Üçüncüye yakalanıyordu bu parkta zaten sondu bu parkı görüşü biliyordu. Son kez baktı parka ve kolunda hissettiği el ile sürüklenmeye başladı.
-------------
................Okuduğunuz için çok çok çok teşekkür ederim.
Bölüme gelirsek bu ilerisi için bir hatırlatmaydı sadece.
Hepimizingeleceğinin kendi ışıklarımızla parlaması dileğiyle:)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON ÇIĞLIK
Teen Fiction- Böyle gülme sana yakışmıyor. - Neden? - İşte gülümseme böyle. - Neden öyle dedin? - Belki benim yanımda canın açıldığında gülmezsin belki bana gösterirsin hiç göstermediğin acılarını... □□□□□ Bu kitapta; cinsel istismar, açık betimlenen cinayetler...