Benim acım hala geçmemişti. Belki geçmeyecekti de. Bir ömür boyu boynu bükük yaşayacaktım ya da yaşatacaklardi.
Evet kıyametim olduğu eve gelmiştim. Işıklar kapalıydı. Genelde ışıkları açık bırakırdı. Ne garipse bugün kapalıydı. Acaba eve mi gelmemişti ? Kim bilir gene kimleydi ? Aklımdaki düşüncelerimi bocalayıp eve doğru yürümeye başladım. Siyah çantamdan anahtarı aldım ve kapıyı açtım. Görünürde kimse yoktu. O adam evde yokken en azından rahat edebilirdim. Odama geçip üzerime ayıcıkli pijamamı giydim. Kitaplığımdan ders kitaplarını ve defterlerini çıkarttım. Benim en büyük kurtuluşum okumakdı. Başka çarem yoktu. Yavaş yavaş geri kaldığım konuları tekrar ettim. Ara ara konuların özetlerini çıkarıyordum. Anlamadığım sorulara işaret koydum. Pazartesi hepsini okulda hocalara sorardım. Şimdi ise diğer derslerden soru çözmek kalmıştı.
3 SAAT SONRA
Başım ağrımaya başlamıştı. Düzensiz uykularımdan dolayı baş ağrısı çekiyordum. Ara vermeye karar verdim. İlaç içersem belki kendime az da olsa gelirdim. Uyanık kalıp diğer testleri de çözmem lazımdı. Anlaşılan bu gece uyuyamayacaktik. Ama değmişti. En azından derslerime çalışıp testlerimi çözmüştüm. Geriye kalan 2 test vardı. Onları da kahve eşliğinde çözerdim. Masamdan zar zor da olsa kalkarak banyoya gittim. Dolaplarda olabilirdi ilaçlar. Üst dolabın kapağını açtım ve ilacı bulmaya başladım. Birsürü ilaç vardı. Bul bulabilirsen şimdi. Elimi arkalara doğru uzattım. Genelde hapları arkaya koyuyordu o adam. Sonunda aradığımı buldum ve dolabı kapattım. Aynaya bakmamaya çalışsam da kendimi aynaya bakarken buldum. Tenim solmuştu. Yüzümün rengi git gide berbat bir hal alıyordu. Göz altlarım çökmüş ve morarmışti. Bunu önemsemedim gelip geçerdi nasıl olsa. Hatta yavaş yavaş ölüyordum. Çabalamaya gerek yoktu. Aynadan gözlerimi çektim ve banyodan çıktım. Benim de cezam buydu. Koridordan geçerken gözüm annemle o adamın odasına kaydı. İçeri girip annemin hatıralarına bakmak istedim ama yapamadım. O adam ve yanında gelen kadınlar bu odayı kirletiyordu. İçeri girersem mahvolurdum. Annemi de üzmüş olurdum. Hala kendimi kötü hissediyordum. O adamı öldürmek istiyordum anneme ihanet ediyordu her zaman ki gibi. Ama bunu onun yanına bırakmayacaktım. O da cezasını çekecekti. İçimde o adama karşı bir gram bile sevgi yoktu. Aksine ondan nefret ediyordum. İçimde ona karşı sönmeyen kin ve öfkem vardı ve her zaman öyle kalacaktı. Bir süre gözlerim o odanın kapısında takılı kaldı. İstemeye istemeye mutfağa doğru gittim. Dolaptan bardak çıkarıp su doldurdum. Hapları hala içemiyordum. Annem hep hapı ezip suyun içine atardı. Bende elime hapı alıp alttaki çekmeden de havanı aldım. Hapı havanın içine atıp ezmeye başladım. Baş ağrım giderek daha da artıyordu. Hapı ezdikten sonra suyu içine atıp çay kaşığı yardımıyla suyu karıştırdım. Yemek masasındaki sandalyeyi çekip oturdum ve suyu içtim. Biraz daha oturduktan sonra sandalyeden kalkıp buzdolabının yanındaki siyah dolaptan kahveyi çıkardım. Kahve olurken hala nasıl iş bulabileceğimi düşünüyordum. Yarın iş bakmaya çıkmalıydım. Kahveyi kupaya koyduktan sonra mutfağın ışığını kapatıp odama geçecekken kapıyı alacaklı gibi vurmaya başlamışlardı. Hala o adam gelmemişti. Sanırım o gelmiş olmalıydı acaba yanında bu sefer kimi getirmişti? Kapıyı tekrardan çaldılar. Hemen kapıyı açtim ve hiç şaşırmadım gene yanında biri vardı. İnsan yedisinde neyse yetmisinde de aynıydı.
" Lan kapıyı neden geç açıyorsun ****pu " Dedi. Ben ne olduğunu anlamadan babam yüzüme tokat atmıştı. Bugün kurtuldum dediysem bile kurtulamamıştım. Eminim yüzümde gene el izleri çıkacaktı. Artık sızlayan yaralarımı kapatmaktan bıkmıştım. Yanındaki kadına baktım. Üzerinde elbise diye birşey yoktu. Bez gibiydi giydiği. Asla insanların giyimini eleştirmezdim ama bu o adamın yanında olunca... Her neyse. Kadından bakışlarımı çekip o adama döndüm " Duymadım " Dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜ ÇİÇEK
Novela Juvenil" Sen de kimsin? " Karşımdaki kişi bir adım bana yaklaşıp " Seni cehenneminden çıkaracak toprağın "... Ben solmuş bir çiçektim. Kim beni toprağına almak isterdi ki? Solmaya yüz tutmuş bir çiçeğe kim toprağıyla yaşam olmak isterdi ki?