My love was as cruel as the cities I lived in

403 46 337
                                    

uyarı: öncekinden daha da uzun bölüm.

Selamlar hepinize! Buraya vpnle bölüm atmak içimi burksa da sizi daha fazla bekletmekten iyidir. Bu kadar geciktiğim için üzgünüm umarım bu gece ve yarın (umuyorum ki) atacağım bölümler güzel bir telafi olur.

Satır arası yorumlarınızı bekliyorum yani isterseniz tabi ama okumak çok hoşuma gidiyor biliyorsunuz. İyi okumalar!

~~~

Rin'in de diğer insanlar gibi hayattan beklediği şeyler vardı.

Bu beklentiler, zaman içerisinde Rin'e acı vererek şekil değiştirse de asla tükenmediler. Rin bir zamanlar hepsini paramparça etmeye ve yaşamına öyle devam etmeye çalışmıştı ama ne yazık ki bu o kadar kolay değildi. Defalarca kez hayal kırıklığı yaşamasına, kırılmasına rağmen hala bir şeyler bekledi ve bundan nefret etti.

On dört yaşına kadar bütün bu istekleri onu tüketip bir bataklığa çektiğinde bunu bırakması gerektiğini düşündü.

'Hayattan bir şeyler beklemeyi artık bırak. Bak olmuyor işte. Ne kadar uğraşırsan uğraş olmuyor. Bırak artık. Bütün bunların hiçbir anlamı yok.'

Kafasındaki seslerin Rin'e durmadan söylediği şeyler onu gitgide daha da dibe çekti. On altı yaşına geldiğinde öyle dipteydi ki yapması gerekenlerle yaptıkları arasındaki uçurumdan her defasında sürükleniyordu. Sırf kendi düşüncelerinin arasında daha az boğulmak için sırf o uçurumla karşı karşıya kalmamak için bir avuç dolusu ilaç içip beynini matematik testlerine gömüyordu.

Sonunda istediğine ulaştı.

Hayattan bir şeyler istemeyi ve beklemeyi bıraktı. Umut etmek denen eylemin nasıl yapıldığını unutmuştu. Çırpınmayı tamamen bırakmıştı. Anlamsızdı. Her şey, herkes hepsi anlamsızdı. Sonbaharda rüzgarla beraber savrulan kurumuş yapraklar kadar anlamsız, savruk.

Nefes almak bile canını çok acıtırken ne için savaşmalıydı?

Lakin Rin'in hatırlaması gereken şeyler vardı ve hayat ona tatsız yöntemler ile hatırlattı.

Herkesin önünde geçirdiği kriz ve sonrasında yarı baygın bir haldeyken en yakın arkadaşının hıçkıra hıçkıra ağladığını duyması Rin için bir dönüm noktasıydı.

Hiori, Rin'in yanında asla ağlamaz. Ağlamazdı.

O, Rin'in çocukluğundan beri yanındaydı ve bu süre zarfında bir an olsun gözyaşı dökmemiş her daim gülümsemişti. Rin'in uyuduğunu düşünerek hıçkıra hıçkıra ağlıyor olması Rin'e içinde bulunduğu durumun ne kadar içler acısı olduğunu fark ettirdi.

Berbat bir halde olduğunu kendisine ilk kez itiraf ediyordu.

'Ben gerçekten de acınacak bir haldeyim.'

O anda çektiği bütün ızdıraba rağmen hayattan uzun zaman sonra bir şey istedi. Bütün bu durumdan kurtulmak, iyileşmek. Hiori, onun berbat halini görmeyi hak etmiyordu.Onun için elinden geleni yapan arkadaşını bir daha o şekilde ağlayacak duruma getirmek istemedi.

Onu da kaybedemezdi.

Gözlerini açtığında annesiyle babasının attığı ve Rin'in hayatı boyunca gözünün önünden gitmeyecek küçümseyen bakışlarının yanında Hiori'nin gülümsemesini de görmüştü. Sanki hıçkıra hıçkıra ağlayan o değilmiş gibi gülümsemesi Rin'in de onun gibi ağlamak istemesine neden olmuştu.

Ne kadar üzülürse üzülsün sırf Rin için gülümsüyordu. Daha iyisini hak ediyordu. Daha güçlü, daha nazik, daha sağlıklı bir arkadaşı.

Hiori'ye 'Aptal, benim yüzümden ağladığını biliyorum. Kes gülümsemeyi.' demeyi bile aklından geçirmişti. Buna rağmen dediği şey "Ben iyileşmek istiyorum." olmuştu.

elem çiçekleri | rinsagi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin