Everyone looked worse in the light

505 47 261
                                    

Allah belamı vermesin her bölüm bir öncekinden daha uzun oluyor WNSKJWKXWNXLWJXKWJDLSKM artık uyarı koymamın hiçbir anlamı yok.

Birkaç günün ardından selamlar herkese! Önceki bölümün acısı üstüne daha tatlı ama yer yer de bitter çikolata hissi veren bir bölümle geldim. Umarım beğenirsiniz şahsen yazarken her ruh haline girmişimdir KWLXKWLXKWXLWKDLKWXLKWDLWK

Satır arası yorumlarınızı bekliyorum

...

"Konuma göre İsagi'nin evi burası galiba. Rin sen yine de bir arkadaşını ara yanlış gelmiş olmayalım."

Sae, arabayı durdurduktan sonra kafasını camdan çıkardı ve konumun işaret ettiği evi inceledi. Müstakil, etrafında bahçesi olan ve mütevazı duran bir evdi. Rin ise Sae'nin sözlerine içten içe hak verdiği için göz devirdi ve telefonunu çıkarıp İsagi'nin numarasını buldu. İsagi'yi çaldırdıktan çok kısa bir süre sonra telefon açıldı.

"Alo? Rin, selam nabersin?"

Rin, İsagi ile daha önce hiç telefonda konuşmamıştı ve şunu söyleyebilirdi ki telefondaki sesi de en az gerçek hayattaki sesi kadar canlı ama bir o kadar da yumuşaktı. Pekala konudan sapmamalıydı.

"Selam, hemen bir şey soracağım. Evinin etrafında bahçe var mı ve evin iki katlı bir ev mi?"

Rin'in hızlıca sorduğu sorunun ardından araya bir süre sessizlik girdi. Ardından İsagi'nin kıkırtısını duydu. O da en az telefondaki kadar canlıydı.

"Bu soruları sorduğuna göre şu an evin önündesin haksız mıyım? Bir saniye beni bekle." Arada kulağa gelen birkaç adım sesinden sonra tekrardan İsagi'nin sesini duydu. "Tamam arabanızı görüyorum ama seni göremiyorum arabanın içinde misin şu an?"

Rin, İsagi'nin bu sözü üzerine ön kapıdan indi ve camdan ona gülümseyerek el sallayan çocuğu gördü. Anlık dağılan dikkatiyle telefonunu az daha düşürüyordu. Sol elini kaldırıp o da kendisince selam verdikten sonra telefonu kapattı. Şoför koltuğunda oturan Sae'ye doğru eğilip "Burasıymış." dedikten sonra arka koltuğun kapısını açtı.

Eşyalarını ve yoldayken Sae'yi durdurup aldığı tatlı paketini aldıktan sonra kapıyı kapattı. İsagi'nin yanına gitmeden önce tekrardan Sae'ye doğru eğildi. Kendisi için olmasa da kedisi için birkaç uyarı yapması gerekiyordu.

"Söylediğim gibi Teru'ya iki kez mama vereceksin ve sakın odamdan dışarı çıkarma. Annemler onu evin içerisinde görmekten pek hoşlanmıyor."

Sae, anladığını belirtircesine kafa salladı. "Tamamdır. Teru sen okuldayken de epey uslu bir kediydi bana sorun çıkaracağını sanmıyorum. Sana benziyor." dedi.

Rin, Sae'yi son cümlesi üzerine yine terslemek istese de artık İsagi'nin evine geldiğinden Sae ile uğraşmayı gereksiz buldu. Ona arkasını dönüp yolun karşısına geçerken Sae'nin sözlerini duyabildi.

"İyi eğlenceler Rin. Acil bir durum olursa haber verirsin."

Görmezden gelmek en iyi seçenekti.

İsagi'nin evinin önüne geldiğinde Sae'nin yavaş yavaş uzaklaştığını gördü. İçinde yükselen heyecanı bastırmaya çalışarak kapının ziline bastı. Eğer çok düşünürse kapının önünde saatlerce dolanır bunun sonunda da kendisini rezil ederdi biliyordu. Ayaklarını yere vurup elindeki sıkıca tutarak kapının açılmasını bekledi ve birkaç adım sesinin ardından kapı açıldı.

Kırklı yaşlarında olduğu belli, kestane rengi saçları olan minyon bir kadın onu karşıladı. Ah, bu kadın İsagi'nin annesi olmalıydı. Tamam heyecan yapmamalıydı, aptal gibi görünmek istemezdi. Rin, şey söylemeden önce saygı göstermek adına seri bir şekilde kafasını eğip İsagi'nin annesini selamladı.

elem çiçekleri | rinsagi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin