Papatyaların çektiği işkencelerle kıyaslanırdı seni her özlediğimde atan tüm damarlamın tel tel kopuşunun verdiği acı.
Sahteliklerin eline alet olurdu papatyalar,
yarpakları çirkince kopartılırdı.
Kalbim sahte avuçların arasına gömülüydü,
senin adını sayıklayarak atmaya devam ediyordu.
Midemi bulandırırdı yüzüme başka nefes çarptığında,
papatyaların yapraklarını yolanlarla ne işim olurdu benim?
Sen hiç yolmazdın güzelim papatyaları,
yine de bahar öpmüş gibi kokardı parmak uçların.
Sevgin, hiç dokunmadığın yerlerimde çiçekler açtırmıştı.
Hayatımda ilk kez,
bahar kokuyordum ben.
Şimdi derimi yüzesim geliyordu,
senin kokunu üstümde taşımanın ağırlığıyla devam edemiyordum ben.
Kendi gözyaşlarım gözlerimi yakardı,
bir kere bile cesaret edemedim fotoğraflarına uzun uzun bakmaya.
O tapılası yüzünü sevmeye,
her türlü şefkati bağrına basmış gözlerine bakmaya.
Tanımadığım yüzlere gülümserdim,
dudaklarımı söküp atasım,
gözlerimi oyasım gelirdi.
Senin seçtiğin sözcükleri seçenlere özel bir kinim vardı kalbimde.
Birine kanım kaynadı mı,
kendime düşman kesilirdim.
Kalbini mi açtın birilerine?
Birilerini mi alıyorsun kalbine?
Güneşi kucaklayan bir uykusuzluğun başlangıcı olan sorulardan sadece ikisiydi zihnimde durmadan yankılanıp, vicdanıma hesap sorduran.
Ve sabah beş sularında beni selamlayan şafak, odam sen gibi koktuğunda benim için yas tutardı.
Delirdiğimi düşünürdüm,
lâkin kokun dün gece beni aniden uyandırdığında uykumdan,
anladım arada beni ziyarete geldiğini.
Ve seğirdiğinde dudaklarım,
parmak uçlarının dudaklarımda gezindiğini hissettim.
Söylesene,
hangisiydin uykusuzluktan dolayı gözümün önünden geçen gölgelerin?
Bazen uzun uzun daldığım o noktada, o köşede oturup beni izlediğini söyle bana.
Saçlarım da çabuk yağlanırdı artık,
parmaklarını aralarında gezdirmeyi sevdiğinden dolayı mıydı?
Şimdi elimde bu sorularla beraber,
sabırsızca bekliyordum sonbaharı.
Sonbahar bize iyi gelecek,
sonbahar bize sevgi getirecek,
sonbahar seni rüzgarının koynuna alıp benim kollarım arasına bırakacak.
Ağzıma attığım her hapda seni unutmamak için tekrarladım bu cümleleri.
Ne kadar kandırılmaya müsait, savunmasızdım, değil mi?
Ancak bu,
ilk hissedişim değildi bu duyguyu.
Çünkü sen,
beni her zaman savunmasız hissettirdin,
tıpkı küçük bir çocuk gibi.
Senin,
lanetim olan tozlu gecenin ay ışığıyla aydınlattığı çirkef sokaklara benzeyen kaderimin beni getirdiği oyunlardan tek farkın vardı:
Ben, senin yanındayken savunmasız olmaktan asla rahatsız olmadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Who
Short StoryKendisine atılan asılsız iftiralar sonucu ölesiye sevdiği sevgilisi Mingyu tarafından terk edilen Wonwoo, Mingyu'nun kapısına her gün yeni bir mektup bırakırdı. 25.09.23