Kan ter içinde uyandı Süsen. Önce üstüne baktı. Sonra aynanın karşısına geçip kendine baktı. Hiç bir morluk, kızarıklık görmedi. Ve gördüğünün rüya olmasına çok sevindi. Telefonundaki saate baktı. Gece saat ikiydi. Ömer'le yemeğe gitmemek için uyku ilacı içtiğini hatırladı. Ve sanırım işe yaramıştı. Ama Ömer ortalıkta yoktu. Bu saate nerede ola bilirdi ki? Süsen odadan çıkıp Ömer'in çalışma odasına gitti. Orada yoktu. Salona indi. Burada da yoktu. Mutfağa geçince orada bir kağıt olduğunu fark etti. Kağıdı alıp okudu
"Uyuyordun uyandırmak istemedim. Seni uyurken izlemek keyifliydi güzelim. Öpmek istedim ama uyanırsın diye vaz geçtim. Benim işim çıktı. Yarın görüşürüz. Bir şeye ihtiyacın olursa kapıda adamlar var onlara söylersin güzelim."
Yazıyordu. Süsenin yüzüne bir gülümseme yerleşti. En azından bu gece yatakta yalnız uyuyacaktı. Su için koltukta oturdu. Şuan hiç uykusu gelmiyordu. Telefonunu kurcalamağa başladı. Galeriden annesiyle olan fotoğraflara bakıyordu. Çok özlemişti annesini. En çokta bu fotoğrafı seviyordu.
Bu fotoğrafı Süsen taktir belgesini aldığı gün çekmişlerdi. Annesiyle çok mutlu olduğu fotoğraftan bile belliydi. Ama şimdi yüzünde olan her zaman ki o gülüş gitmiş yerine keder gelmişti. O her zaman ki Süsen değildi. Sanki neşeli Süsen gitmiş yerine başka biri gelmişti. Bunun tek sorumlusunu Ömer görüyordu. Ama kendi suçu da vardı. Kabul etmemeliydi. Ama kabul etmese annesini tedavi ettiremezdi , kabul etmese Sarpın gerçek yüzüne göremezdi.
Fotoğrafı çevirdiğinde Sarpla olan fotoğrafı çıktı karşısına. Öpüşürken çektikleri fotoğraftı. Süsen fotoğrafı silmeğe çalıştı ama yapamadı. Hala çok seviyordu onu. Güzel hayalleri vardı. Annelerini ikna edip evleneceklerdi. Çocukları olacaktı.
"Ben seni çok sevmiştim senin de beni sevdiğinin düşünmüştüm. Beni aşka inandıran sendin. Ama meğer her şey yalanmış. Karşıma çıktığın , seni sevdiğim güne lanet olsun. Allah belanı versin" dedi fotoğrafa bakarak ve sildi. Telefonundaki bütün Sarpla ilgili fotoğraflarını sildi. Gözlerinde yaşlara engel olamıyordu Süsen.
Ömer şuan bir İngiliz'le konuşuyordu. Sevkiyatı düşman sevkiyatçının deposunda yapıp onu yakalatmayın ve şüpheleri üstünden çekmeği planlıyordu. Tabi ikna etmeği becere bilirse.
"Endişenizi anlıyorum. Ama yapmak zorundayız. Yoksa bu gün ya da yarın elbet bir gün yakalanacağız. Şüpheleri üstümden çekmem gerek" dedi Ömer
" Kaç yıldır bu işin üstünde çalışıyorsunuz. Polislerin sizi yakalayacağı şimdi mi aklınıza geldi" dedi adam
"Siz orada silah beklerken biz burada polislerle uğraşıyoruz beyefendi. Ayrıca niye sizi evime değil de bu yıkık dökük yere çağırdım? Bir düşünün polislerin beni yakalaması an meselesi. Ben yakalanırsam size silahı kim gönderecek? Bunu hiç düşündünüz mü?" dedi Ömer
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yalnız çiçek (Ara verildi)
Ficção AdolescenteBen dağın başında ulaşması çok zor olan bir yerde açmış yalnız çiçeğim. Hayattan öğrendiğim tek şey hayatta kalmak istiyorsan paranın olması gerektiğiydi. Beni bu düşüncemden vaz geçirense bir kadındı. Ve ben galiba ona aşık oluyordum Yeni maceraya...