18-Yarışma günü

2 0 0
                                    

Taehyung

Haftalardır bedenimdeki heyecan duygusunu arşa çıkaracak değerdeki hadisenin bugün gerçekleşme günüydü. Bugün hissettiğim heyecan duygusu ise arşa çıkmayı bırakın ceviz kabuğunu dolduracak kadar bile değildi. Bunun yerine bedenimi kasıp kavuran üç duygu vardı;

Merak, belirsizlik ve acı.

Fakat en ağır ve zorlu heyecan duygusunu bu üçüne tercih ederdim. Çünkü merak, belirsizlik ve acı insanı öldürebilecek duygulardı.

En belirginleri ise belirsizlik.

İnsanın başına ne gelirse belirsizliktendi esasında. Eğer birinin size geleceğini bilirseniz ya da gelmeyeceğini, bu sizin için bir sorun kapsamında olmazdı. Sadece sizi sevindirebilir ya da üzebilirdi. Fakat eğer birinin size gelip gelmeyeceğini bilmiyorsanız içinizdeki umut ve endişe duyguları karmaşık bir biçimde tüm hayatınızı sarsardı.

Benim durumum ise tam olarak buydu. Tüm hayatım ona bağlıydı sanki...

Şu anda küçük, kendi çapındaki evimizin salonunda oturmuş Jimin'i bekliyorduk. O hazırlanınca direkt çıkacaktık gelene kadar ise Hoseok ve Seokjin hyung ile sohbet ediyorduk. Daha doğrusu onlar sohbet ederken ben düşünüyordum.

"Nasıl olmuşum?"

"Sonunda amına koyayım ya! Hadi çıkalım."

Seokjinin isyanına Jimin kaşlarını çattı ve sesini neredeyse çığlık atar gibi yükseltti. "Olmadı mı?"

Hoseok, Jiminin eğer beğenmediğimizi öğrenseydi baştan hazırlanmaya çalışacağını bildiği için "Olmuş olmuş çok güzel olmuş cidden." diyerek ortamdaki gerginliği azalttı.

Kapıdan çıkıp durağa doğru yürürken aklımda hâlâ tek bir şey vardı:

Onun gelip gelmeyeceği...

Jungkook

Tüm hayatım gözlerimin önünden geçiyordu dün geceden beri.

Kafamın içinden neredeyse çıkmayan ise tek bir şey vardı...

Kim Taehyung.

Taehyung benim miladım olmuştu. Zihnimde her şey ondan önce ve ondan sonra olmak üzere ikiye ayrılıyordu.

Tüm yaşantımda ağır sancılar çekmiştim fakat aşkı hiç tatmamıştım. Bu zehirli lokmayı her çiğnediğimde aldığım zevk ve hissettiğim köklü acı, bana bundan önceki acı tatların şekerden hâllice olduğunu hissettirdi.

Ne düşünmem gerek ne hissetmem gerek bilmiyordum. Onurumu ve gururumu ayaklar altına alıp o yarışmaya gitmeli miydim? Yoksa kimse bunu yapmaya değmez miydi?

Düşüncelerim beni boğuyordu. Sesini sonuna kadar açtığım müzik düşüncelerimi susturmaya yetmiyordu.

Ağlıyor muyum şu an? Neden hiç ses hiç görüntü yok? Kalbim... Ruhum çığlıklar atarken bedenim neden susuyor? 

"Jungkook."

Sesi sonuna kadar açık olan müzik dışarıdan gelen sesleri işitmemi engellediği için boğukça da olsa adımın seslenildiğini duyduğumda kulaklığımı çıkardım ve evin kapısına doğru adımlamaya başladım.

Birkaç kez adımı zikreden bu sesi tanımak hiç zor olmadı. Kampüs ve iş arkadaşım, Yoongi Hyung.

Kapıyı açtığımda suratımdan pek haberim yoktu fakat Yoongi Hyungun yüzünün aldığı vaziyeti görünce berbat bir durumda olduğumu algılayabilmiştim.

"Kook, konuşmamız gerek."

"Ne konuşacağız Hyung."

Bakışlarından kapıda konuşamayacağımız kadar önemli bir mevzu olduğunu anladığımda onu içeri davet edip kapıyı kapattım. Dağınık salonum beni biraz utandırsa da o bunu önemsemeden kanepeye oturdu ve konuşmaya başladı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 09 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

lilacHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin