12.

132 18 42
                                    


Geniş ama tek odalı dairenin koltuklarına oturmuş birbirine keskin bakışlar atan savcı ve San, savcının yanındaki sevgilisi, Jeongin ve Minho...

Olayın nasıl burada bittiğini anlayamayan Jeongin dudaklarını ısırarak olup biten daha doğrusu henüz olamayan olayları izliyordu uzaktan. Çünkü dakikalardır buradaki kasvet kaybolmamıştı.

Jisung San'a öyle bir sinirle bakıyordu ki Minho bir an onun tanıştığı kişi olmadığından korkmuştu. Jisung hep güler yüzlü şen şakrak biriydi tanıyabildiği kadarıyla.

Ve bu duruma nasıl geldikleri ise, işte orası çok karışık.

3 saat önce

San gece Jongin'i gönderemediği için bu gece için evinde kalmasına izin vermişti. Sanki ülkede kıyafet kıtlığı varmış gibi yine üzeri çıplak, altında da siyah bir şortu vardı merdivenleri inerken.

Seslice esnerken bir sürü oda olmasına rağmen salonda yatırdığı kuzenine seslendi. "Kalk lan!"

Jongin onun sabah sabah kalın ve rahatsız edici çıkan sesine küfür savurup kafasını koyduğu rahatsız edici kırlente sarıldı.

"Kes sesini."

San tekrar esnedi ve mutfakta bulduğu muzun kabuğunu soyup hızlıca yedi. Elinde kalan çöpü arkası dönük Jongin'e fırlattığında kalçasına sertçe çarparak durmuştu. "Ya sikeceğim bırak uyuyayım işte San!"

"İşim var benim sen de siktir git." ağzı dolu konuştuğu için çoktan uykusu açılmış ona ters ters bakışlar attı Jongin.

Üzerinde pantolonu ve gömleğiyle uyuduğu için uyku kalitesinin içine adeta edilmişti ve sinirli uyanması şaşılacak bir şey değildi. Gerçi o hep sinirli uyanırdı.

Dün gece uyumadan önce çıkardığı ayakkabılarını ayağına giyip kapıya ilerleyecekti ki San arkasından ikinci muzunu ağzına tıkmışken seslendi.

"Nereye? Kahvaltı hazırla öyle gidersin."

Jongin duyduğu şeyle sinirle bir küfür savurarak ona doğru koştu hızlıca. "Geberteceğim seni! Piç!"

San onun sinirini bozmaktan keyif aldığı için sırıtıyordu. "Ağzının kapat yavşak herif."

Minho gözlerini araladığında henüz yirmi dakika bile uyumamıştı. Gece boyu gözüne bir damla uyku girmemiş, adeta Jeongin kaçıp gitmesin diye onun başında nöbet tutmuştu.

Onun aksine Jeongin pes etmiş uyuyordu bile. Minho bildirimleri açık olan telefonunun ekranı yanıp söndüğünde kimden mesaj geldiğini çok iyi biliyordu.

Biraz çaba sonucu telefonuna ulaştığında Taemin'in mesajını okuduğu an kan beynine sıçradı.

'Minho bu adama nasıl bulaştınız bilmiyorum ama hemen uzaklaşsan iyi edersin. Onunla iletişimde olduğun süre boyunca bana ulaşmaya çalışma. Bir abi tavsiyesi, arkana bakmadan kaç. Ben öyle yaptım.'

Ne yani Taemin'de mi onlardan kaçıyordu? Karşılık olarak yazdığı mesajları gönderemediğinde bir siktir çekti Minho. Yapayalnızdı şimdi.

Jeongin dakikalardır uyanıktı ve numara yapmayı bıraktığında Minho'ya nasıl davranması gerektiği hakkında en ufak bir fikri bile yoktu. Dün gece sevişmişlerdi, en yakın arkadaşıyla sevişmişti ve bundan hiç pişman değildi.

Minho'nun neye bu kadar sinirlendiğini bilmiyordu ama altında sadece iç çamaşırı olan büyüğü yataktan kalkmış gergince oradan oraya gidiyordu. Ağzından eksik olmayan küfürü sessizce fısıldarken Jeongin onu duyabiliyordu.

what a feeling • jeongho, hyunsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin