0

10 3 1
                                    


Ortaokulun bittiği gün her şeyin değişeceği gün olacağı kimin aklına gelebilirdi. Şahsen Mari'nin aklına asla gelmezdi.

Başka dünyaya ışınlanmış vaziyette bulan 14 yaşlarındaki kız, kendisini bir anda bambaşka bir dünyada gözlerini açarken buluvermişti.

Büyünün hakim olduğu bir dünyaydı.

En kötüsü ise ışınlandığı dünyada sahip olduğu tek şey bir şifa yeteneği miydi?!

HAYIR!!

Mari kendisini çığlık atmamak için zor tutuyordu. Ama içinden attığı acı dolu çığlıkları göz yaşları eşliğinde onu garip şekilde izleyen insanlar tarafından duyuluyordu.

Şimdi Mari bu garip büyülü dünyadan hayatta kalmanın yolunu bulması gerekiyordu.

Ama ilk önce göz yaşları içerisinde komik şekilde ağladığı sırada düştüğü kirli zeminden kalkması gerekiyordu. Tozlanmış kıyafetlerini silkeledikten sonra Mari'nin kararlılık dolu gözleri tek bir noktaya odaklandı.

O da gökyüzüne.

Neden gökyüzünü izlediğinin farkında bile değildi. Sadece havalı olsun diye bakıyordu hepsi bu...Maalesef ki dışarıdan pekte istediği gibi havalı gözükmüyordu.

Hatta bir çok insan 'Ne yapıyor bu manyak?' dermişçesine bakıp fısıldaşıyordu.

Bugün yaşadığı utanç verici anılar onun utangaçlık duygusunu bir çırpıda paramparça etmişti. Ya da çok erken öyle düşünmüştü.

Tekerlekli sandalyede ki imparatorluğun en korunaklı prensesini kaçırıncaya kadar utangaçlık duygusunun tamamen yok olduğunu sanıyordu.

"NE OLUYOR BÖYLE?!"

Mari nasıl oluyor da tekerlekli sandalyede ki bir prensesi kaçırırken kendisini bulduğunu merak ediyordu. Kucağında tuttuğu prenses kesinlikle bu dünyanın gerçek olduğunun kanıtıydı.

Mari, göz yaşlarını zorla tutarak acı durumu kabul etmek zorunda kalmıştı.

Kendisi bir şekilde başka dünyaya ışınlanıp tekerlekli sandalyede ki dünyanın en güçlü imparatorluğunun prensesini kaçırırken buluvermişti.

Daha kötü ne olabilirdi ki?

...

Anlaşılan çok erken konuşmuştu. Prensese aşık olan yakışıklı kızıl saçlı kahraman ortaya çıkıverdi.

"Prensesi rahat bırak! Seni cadı!"

En kötüsü ise kahramanın yanında prensese kahraman gibi aşık olan siyah saçlı büyücü ardından belirivermişti.

"Ne cüretle kirli ellerinle onu ellersin!"

"Seni pislik!"

Prensese aşık iki manyak onu öldürmek istiyordu. Peki o sırada kurtarmak istedikleri prenses ne yapıyordu dersiniz arkasından hayranlıkla onu izliyordu.

Tanrım ben öldüm de cehenneme mi düştüm?!

Bu dünya kesinlikle cehennemdi. Mari şu anda geçmişteki yaptığı tüm kötülükler yüzünden tanrı tarafından cezalandırılıyordu. Başka açıklaması olamazdı.

Anne baba çok üzgünüm!

Mari annesi ile babası onun bütün bencil davranışlarını affederse tanrının onu bu cehennemden alacağı ümidiyle dua etmeye başlamıştı.

Ne yazık ki duaları yanıtsız kalmıştı.

Lanet olsun! Ne biçim dünya burası böyle!!

...

Ve de Mari için en kötü an prensesin aslında bir...Neyse bunu başka zamana bırakalım. Şimdi Mari o günü hatırlamak istemiyor.

Bunun yerine tanrıya yalvarmaya geri dönmesi gerekiyordu.

Kahverengi saçlı kız tekrardan nerede hata yaptığını bulmak adına düşünmesi gerekiyordu. Aptal olduğundan dolayı biraz zor olacaktı ama neyse.

Önemli olan bulmasıydı değil mi?

Prenses lütfen gidin!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin