1

5 0 0
                                    


İmparatorluğun biricik tatlı prensesi Luna.

Ve onu kucaklayan kişi ise...Prensesi kaçıran cadı olarak bilenecek Mari idi.

Pekala her şey nasıl bu şekilde sonuçlandı? Merak edilen soru tamamen her şeyin başlangıcı olan o güne döndüğünde öğrenilecekti.

Mari Brown.

Kendisi 14 yaşlarında ortaokulu yeni bitirmiş normal, kahverengi saçlara ve kehribar gözlere sahip bir kızdı.

Ortalama boy ve onu seven mutlu aileye sahip olan Mari'nin hayatı bir gün ortaokuldan mezun olduğu gün tamamen değişecekti.

Çizgi roman okumayı, anime izlemeyi ve oyun oynamayı seven kızın kehribar gözleri bir anda başka dünyada açılacağı kimin aklına gelirdi.

Şahsen olayın şokunu atlatamadığından garip garip etrafı seyreden Mari'nin aklına gelmezdi.

Tek bir saniyede aniden kendi dünyasına, ailesine, arkadaşlarına ve en önemlisi ise animeleri ile video oyunlarına veda etmek zorunda kalmıştı.

Mari için çok dehşet olaydı. 

Göz yaşları içerisinde umutsuzca kendisini yere fırlattığı sırada insanların onu sıra dışı 'Mal mısın?' dermişçesine izlemesini umursamamayı deniyordu.

Ne yazık ki bu durum birazcık zordu.

Sonunda kafasını kararlılıkla kaldırıp onu izleyen garip tarihi kıyafetler giymiş insanlara havalı gözükmek adına gökyüzüne doğrulttuğunda duyduğu tek şey "Ne yapıyor bu?" ya da "Kafayı sıyırmış mı?" sorularını soran insanların sorgulayan sesleriydi.

İtiraf etmeliydi gerçekten de delirmiş gibi davranıyordu. Belki de gerçekten de delirmişti. Yani yaşadıklarının başka açıklaması olamazdı...

Nihayetinde göz yaşlarını silerek utançlık duygusunu ebediyen kalbine gömmeye karar veren kız, bu dünyanın rüya olmasını umut etti.

Maalesef ki umutları tamamen paramparça olmuştu.

Nasıl paramparça olduğunu soracak olursanız o da...Bir adamın hızla koşup ona çarpıp yere düşürmesiyle bir anda olmuştu.

Eğer gördükleri rüya olsaydı Mari şu anda göz yaşları içerisinde adamın düştüğü anda onun boynuna dayadığı bıçak gerçek olmazdı değil mi?

Mari düşmesinden dolayı yaralanan dizlerinin ve ya bıçak dayatılması sonucu çizilmiş olan boynunun acısı yüzünde gördüğü saçma şeylerin rüya olmadığını anlamıştı.

Gerçekti.

Mari'nin gördükleri tamamen gerçekti.

Zavallı kız, bir kaç dakika da bütün hayatı aniden değişivermişti.

Sanki adeta roman dünyasının başrolüymüşçesine başka dünyaya ışınlanmıştı. Ama bir sorun vardı...Eğer kendisi başrol ise o zaman onu kurtaracak beyaz atlı prens yani yakışıklı erkek başrol neredeydi?

Düşünceleri daldığı o anda "O kızı rahat bırak!" diyen adamın sesi duyuluverdi. Mari umut dolu parlak kehribar gözlerini heyecanla kaldırıp sesin sahibine doğru baktı. 

Yakışıklı başrol beni kurtarmaya mı geldin?!

Anlaşılan tek heyecanla bakan o değildi nedense boynuna bıçak dayayan adam bile heyecanla kafasını kaldırıp onu kurtarmak adına seslenen kişiye doğru bakmıştı.

Pekala ikisinin de mutlulukları çok kısa sürmüştü. Hayal ettikleri yakışıklı kahraman imajları bir anda tombul, elinde ki tavuk budunu hızla yiyen koyu saçlı garip bıyıklı adamı görmesiyle suya düşmüştü.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: 4 days ago ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Prenses lütfen gidin!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin