Merhabaaa, beynim sürekli susmadan çalıştığı için bir bölüm daha yazayım dedimm.
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayınnn.
Sağ ayakla girelim, BismillahYazardan
Gecenin karanlık saatlerinde tüm günahlar görünmez olur. Peki ya gerçekten öyle mi? Bizi koruyan, kollayan bir ilahi güce inanıyoruz. Lakin bizim günahlarımızın da izlendiğini unutuyoruz bazen. İnsanlıktan çıkıyoruz. Yine o karanlık gecelerden biriydi. Cüneyd yattığı hastane yatağında rahatsızca kıpırdanıyor, kabuslarından kurtularak uyumak istiyordu. Lakin kaderin cilvesiymiş gibi her gözünü kapatışında canlanan anı onu bir türlü rahat bırakmıyordu. Sanki bir virüsmüş gibi uykuya dalacağı anları bekliyor hemen zihninin en derinliklerine kadar nüfus ediyordu.
Yatakları birbirinden ayıran perdeler yalnızca görüntüyü kapatıyordu. Uykularında mırıldandıkları kelimeler net olmasa da duyuluyordu. Cüneyd rahatsızca yerinde kıpırdanıp sol tarafına döndü. Gözlerini kapatarak kabuslarının onu yutmasını bekledi. Lakin beklenmedik şekilde gecenin 'sessiz' karanlığını bölen adım sesleri yataklara yaklaşmaya başladı. Gelen kişiler kısık sesle konuşarak sohbet ediyorlardı. "Duydun mu? Levent hocanın büyük kızı evleniyormuş." Sesler yaklaştıkça daha net duyuluyordu. "Ne!? Evleniyor mu? O kız daha yeni on sekiz olmadı mı. Ne çabuk evleniyor." Cüneyd içinden sabır çekerek duyduğu gıybete ortak olmamak için duymazdan gelmeye başladı. "Demek ki, hemen evlenmeyi beklemiş şimdiye kadar." Sesleri yavaşça kaybolurken uzaklaşan adım sesleri de gittiklerini belli ediyordu. Cüneyd azalan seslerle rahatsız bir uykuya kollarını açtı.
Saatler sabaha yaklaşırken Levent doktor odasında hastaları ile görüşme yapmak için hazırlanıyordu. Bir yandan notlarını tuttuğu deftere göz atıyor diğer yandansa bugünkü hastalarının listesini kafasında sıralıyordu. Tüm gece Cüneyd yüzünden diken üstünde hissetmişti. Kendisine zarar vermesi ihtimali üzerinde çokça düşünmüştü. Şimdiyse Cüneyd'le yapacağı görüşmeyi bekliyordu. Kapı açıldı ve içeriye kar beyazı giysileriyle Cüneyd girdi. Danışan koltuğuna oturdu ve Leventin konuşmasını beklemeye başladı. "O gece surlarda ne işinin olduğunu öğrenmek istiyorum Cüneyt." Cüneyd başını kaldırdı ve Leventle göz göze geldi. "Aslında D ile." Levent doktor hafifçe kaşlarını çattı. "Anlamadım Cüneyt. Daha açık olur musun?" Cüneyd yavaşça başını salladı. "Cüneyt diyorsunuz ya, onu diyorum. Cüneyd olması gerekiyor." Levent duydukları ile kaşlarını gevşetti. "Pekala Cüneyd. O zaman senin de bana Levend diye hitap etmen gerekiyor." Levent doktor hafifçe gülümsedi ve sözüne devam etti. "Fakat bana yine de neden surlarda olduğundan bahs etmedin."
Cüneyd gözlerini odanın içinde gezdirdi. Hiç acelesi yokmuşcasına her detayı dikkatle izliyor ve beynine kazıyordu. "Anlamazsınız." Verdiği tek kelimelik cevapla bakışlarını duvardaki tablolardan Levent doktora çevirdi. "Anlatmazsan anlayamam Cüneyd." Cüneyd aynı dikkatli bakışları ile Levent doktorun gözlerinin içine baktı. Karşısındaki kişinin onu anlayamayacağından o kadar emindi ki konuşma gereği bile duymuyordu. Levent Cüneyd'in konuşmayacağını anlayıp derin bir nefes verdi.
"Bak Cüneyd, bu hayatta bazen ne kadar anlatsanda anlaşılmayacağını düşünüyor ola bilirsin. Belki de birisine kendini uzunca anlatmaya çalışmış ancak karşındaki kişinin seni anlamadığını düşünüp suskunluğu tercih etmişsindir.Bunu bilemem. Fakat şunu söyleye bilirim aslında kendini doğru kişiye anlatmadığın için anlaşılmadığını düşünüyorsun. Sadece kendimizi anlatmakta değil aynı zamanda arkadaşlıkta, eş seçiminde, kendine yol arkadaşı seçerken hatta birlikte yemek yapacağın insanı bile seçerken doğru insanı seçmek gerekiyor. Mesela patates soyamayan bir insandan sana patates kızartması yapmasını isteyemezsin."
Levent doktorun söylediklerini dikkatle dinleyen Cüneyd yavaşça dudaklarını ıslattı ve düşünür bir ifadeyle konuştu. "Fakat karşımdaki kişi patatesi kabuklarıyla da kızarta bilir. O zaman o doğru kişi sayılmaz mı?" "Peki ya kabuksuz patates kızartmasıyla kabuklu patates kızartması sana aynı lezzeti ve keyfi verecek mi?" Levent doktor söylediklerinin doğruluğundan eminmişcesine Cüneyd'e yaklaştı. "Vermeyecek Cüneyd. İlk başta umursamayacaksın fakat bir kaç tanesini yedikten sonra o kabuk seni rahatsız etmeye başlayacak. Bir noktada o kadar rahatsız olacaksın ki o patatesi ne kadar yemek istesende yiyemeyeceksin. Çünki içinde olan o kabuktan rahatsız tarafın seni uyaracak. Doğru kişiyi bulmak da böyledir. Eğer onun bir haraketi seni rahatsız etmeye başlarsa, onu ne kadar fazla sevsen de rahatsız tarafın onunla olmana engel olacaktır." Cüneyd Levent doktorun söylediklerini dikkatlice dinledi ve derin bir sessizliğe gömülerek düşünmeye başladı. Hayatındaki kabuklu patatesin kim olduğunu. Aklına tek bir isim geliyordu.
Peki ya hayatındaki kabuksuz patates kimdi? Doğru soru bu değildi. Hayatında onu dinleyecek, yargılamayacak ve anlamaya çalışacak birisi var mıydı? Yoktu. Dergahta olan tüm insanlar ona sadece saygı duyuyordu. Hayat hikayesiyle, yaşadıklarıyla ilgilenen kimse yoktu. Onun en yakını olan amcası bile bazen onu anlayamıyordu. Onu anlayan tek bir kişi vardı o da soğuk toprağın altındaydı. Onunla konuşamıyordu. Ona sarılamıyordu. Çocukluktan kalma anılarında bile yüzünü hatırlamıyordu. Cüneyd kimdi? Dergahın saygı duyulan Cüneyd efendisi mi yoksa Sadi Hüdayi amcasının hassas yeğeni mi? Mürşid hazretlerinin torunu mu yoksa Gülayşenin öksüz oğlu mu? Artık Cüneyd bile kim olduğuna karar veremiyordu. Bazen sadece Cüneyd olmak istiyordu. Sadece Cüneyd. Önüne arkasına herhangi bir ek kelime koyulmadan sadece Cüneyd olmak istiyordu. Tüm gün odasına kapanmak, kütüphanesinden istediği kitapları alıp okumak, kendini çaresiz hissettiğinde Allah'a sığınmak istiyordu. Fakat bu mümkün müydü?Cüneyd'in derin düşüncelere daldığını gören Levent dikkatlice onu incelemeye başladı. Dün verdiği ilaçlara rağmen gözleri kızarmıştı. Yüzünde yorgunluk vardı fakat bu sadece tek gecelik yorgunluğa benzemiyordu. Sanki yılların yükü omuzlarındaymışcasına yorgun gözüküyordu. Levent girdiği transdan çıkarmak için elini Cüneyd'in koluna doğru uzattığında Cüneyd hızlıca kolunu kendine doğru çekti. Onun bu haraketini beklemeyen Levent doktor bir anlık şaşırdı. Bu şaşkınlığını belli etmemek için hemen mimiklerini kontrol altına aldı. Cüneyd girdiği transtan irkilerek çıktı ve yorgun olduğunu söyleyip seansı burda bitirmelerini istedi. Odadan çıkarken aklında hayatındaki kabuksuz patates kızartmasının kim olduğu fikri dolanıyordu.
Satır arası yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayınnnnnnnnnnnnn.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Yeniden/Cüneyd
FanficHikaye paralel evrende geçmektedir. Diziyle aynı ilerlemez. Ya Levent beyin 2 kız çocuğu olursa ve Zeynep hiç dünyaya gelmemişse. Eğer sonu mutlu bitiyorsa, bu son son mudur?