Elena bir saatlik ağlama faslından sonra sözlerini dinleme kararı aldı ve üzerine yeni satın aldığı tişörtü ve pantolonunu geçirdi. Biraz ironik bir durumdu, çünkü tişörtünde "asla ağlama" yazıyordu.
Elena yarı kararsız bir şekilde telefonunu eline aldı ve Stefanı aramaya kalkıştı. Şu tanıştıkları bir haftada ne yapıp ne edip numarasını almıştı. Sonunda kesin bir karara varıp numaraları tuşladı.
Telesekreter çıkmıştı tabii.
"Stefan, beni geri arayabilir misin? Lütfen."
Elena hala yaptığı şeyden emin değildi ama bunu yapmalıydı.
Elena, Stefan'ın verdiği kolyeyi düzeltti ve biraz hava almaya karar verdi. Elena'yı gören Jenna şaşırmışa benziyordu. Kim olsa şaşırırdı. Beş saniye öncesine ağlıyorsun, şimdi ise asla ağlama tişörtü ile dışarı çıkıyorsun.
"Buluşmaya mı?"
Jenna'nın sesini duyan Elena hafifçe arkasını döndü, saçları ağır çekimde savrulmuştu. Elena'nın düz kahverengi saçları vardı ve gerçekten güzeldi, vampir kardeşlerin peşinde dolaşmasına şaşırmamalı.
"Biraz yürüyeceğim, buna ihtiyacım var."
Jenna'nın onayını alan Elena, acelesi olmadığı halde hızlıca merdivenlerden indi. İçinde bir his vardı ve bu Elena'yı heyecanlandırıyordu. Nedensiz bir şekilde.
••••
Elena kulaklığını takmıştı, tempolu bir şekilde koşuyordu. Ardından her şey birden hızlandı ve kendini Damon'un kollarında buldu. Eğer Damon 2 saniye geç kalsaydı arabanın silecekleri Elena'nın parçalarını temizliyor olacaktı. Karşısında Damon'u gören Elena irkildi.
"Bırak beni."
Bunu gayet net bir şekilde söylemişti. Sesinde ne bir tereddüt ne de bir korku vardı. Artık Damon onu korkutmuyordu ve bu Elena'yı rahatsız ediyordu. En son cesur olduğunda ölüyordu, belki milyonuncu kez.
"Elena, buraya sana zarar vermeye gelmedim. Seni öldürmek isteseydim öldürürdüm. Kaçırmak isteseydim kaçırırdım ama ben katil veya sapık değilim. Tamam, belki biraz ama sana zarar vermeyeceğim Elena. Sadece konuşmak istiyorum."
Elena bu sefer korkuyordu ama içindeki ses konuş onunla diye bağırıyordu.
"Seninle konuşacak bir şeyim yok."
'Neden böyle dedim ki şimdi,' dedi içindeki ses. 'Salak Elena.'
"Senin değil, benim var. Şimdi gel bir yerde oturalım."
••••
"Dediklerinin hiç birine inanmıyorum. Sen sapık bir katilsin."
Sapık bir katil mi? diye düşündü Elena. Daha iyisini yapabilirdin.
"Elena bana inanma zorunluluğun yok, gerçeği istedin. İşte sana gerçek, gerçekten kaçamazsın."
Elena sarsılmıştı. Damon'a inanmıyordu. Ya da inanmak istemiyordu.
"Diyelim ki dediklerin doğru. Bana tüm hayatımın bir yalandan oluştuğunu mu söylüyorsun?"
Damon dudaklarını yaladı ve 'cevabı kendin ver' bakışı attı.
Elena önündeki buzlu-limonlu suyunu bir dikişte bitirdi.
"Bana şu ana kadar unutturduğun her şeyi geri getirmeni istiyorum."
"Üzgünüm Elena böyle bir şeyin imkanı yok. Ama..."
"Ama ne?"
"Elena bunu sana yapamam."
Elena Damon'un elini tuttu ve mavi gözlerine dikkatle baktı. Bu his Elena'da elektrik çarpma etkisi yaratmıştı.
"Damon, sonuçlarına katlanmaya hazırım. Bana ne olduğunu söyle."
"Elena bu bir lanetten farksızdır. Gerçekten bunu sa-"
"Damon söyle!"
Elena'nın sesi çok yüksek çıkmıştı, bir kaç kişi onlara bakmıştı.
"Bir vampir olmalısın."
••••
Elena donakalmıştı. Bunu gerçekten ister miydi? Bu Elena'ya çok mükemmel bir şey gibi geliyordu ama Damon'un anlattıklarına göre pek isteyeceği bir şey değildi.
"Ne düşünüyorsun Elena? Bunu istemiyorsun, öyle değil mi?"
Elena cevap vermedi ve hızla masadan kalktı.
"Damon, düşünmem lazım. Bana sadece biraz süre ver. Seni arayacağım."
Elena ev yolundayken kendine bir 'kendine gel' tokadı attı. Gerçekten kendine gelmeliydi.
••••
"Hadi Bonnie, aç şu lanet telefonu."
Sonunda Bonnie Bennet telefonunu açmıştı.
"Elena?"
"Bonnie vampirler hakkında ne biliyorsun?"
Elena telefonun diğer ucundan Bonnie'nin gülüşünü duymuştu.
"Elena neyden bahsediyorsun?"
"Bon hemen buraya gelmelisin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vampir Günlükleri - Aşk, Tutku, Kan
VampireVampir Günlüklerinin kendi kafamdan uydurduğum versiyonudur.