24.

44 6 0
                                    






[Yazardan]


Üçlü, depoya yaklaşmışken aynı duyguları paylaşıyorlardı. Heyecan, korku, endişe ve biraz da sinir. Mijoo ve Hoseok özellikle çok sinirliydi, bunca yıl gözü gibi baktıkları arkadaşları bir günde ortadan kaybolmuş ve görünen o ki, ölesiye dövülmüştü.

Mijoo o fotoğrafları gördüğünde adeta eli ayağı boşalmıştı. Hoseok beline sarılıp bedenini tutmasa, dizlerinin üzerine düşecekti. Taehyung, herkes için çok önemliydi. Herkesi Taehyung birleştirmişti çünkü.

Seokjin'in anlattığının aksine, başta onların her biri ile Taehyung arkadaştı. Arkadaş grubunu o toparlamıştı. Mijoo ve Hoseok'u o tanıştırmıştı. Hepsinin ortak noktası, Taehyung'tu kısaca. Herkes onun için endişe ediyordu ama belki de Hoseok ve Mijoo daha çok endişeleniyordu. Taehyung onlar için bir evlat gibiydi. Bunu göstermeseler bile, Taehyung'u en çok bu ikili seviyordu.

Namjoon da endişeliydi. En yakın arkadaşı yüzünden başka bir arkadaşının başına bir bela gelmişti, hem de ilk değildi bu. Eğer Taehyung'a bir şey olursa, Jungkook ne hâle düşerdi bilmiyordu. Onu iki yılda zar zor toparlamışlardı. Eğer bahsi geçen gibi bir dejavu yaşarsa, Taehyung'a bir şey olursa, ona gerçekleri asla anlatamazlardı. Gerçekleri anlatacak kişi Taehyung'tu, Jungkook'u kendine aşık ettikten sonra. Henüz yolun başındaydılar ve böyle bitmesi hiç iyi olmazdı.

Mijoo'nun siniri adımlarına yansımış, topuklarını sertçe yere vurarak depoya yaklaşmıştı. Namjoon ve Hoseok ona yetişemeden deponun kapısını büyük bir gürültü ile açmıştı. Korkmuyordu. Taehyung için gerekirse canını verirdi, öyle bir arkadaştı.

"Mijoo bekle-"

"Taehyung! Neredesin!"

Mijoo içeri girdiğinde hemen ardından Hoseok ve Namjoon adımlarını hızlandırmış ve içeri girmişlerdi. İçerisini nereden geldiği belli olmayan, loş bir ışık aydınlatıyordu. Depo dışarıya nazaran oldukça soğuktu.

"Taehyung!"

Mijoo bir daha bağırdığında yine ses gelmemişti. Tek ses, onun depoda yankılanan güçlü sesiydi. İki dakika sonra ağladığı için çatlayacak olan sesi. Hoseok ve Namjoon etrafı dikkatlice incelemiş ve ilgi çeken bir şeyler aramışlardı. Ama nafileydi. Burası tamamen boştu. Mijoo'nun kaynakları sağlamdı, yanılmış olamazdı. Hem adam konum olarak burayı göndermişti. Oyuna gelmişlerdi...

Derken bir silah sesi duyulmuştu. Mijoo gözlerini büyültüp bizim iki oğlana döndüğünde, onlar da Mijoo'ya doğru dönmüştü. Mijoo'nun gözleri çoktan dolmuş, elleri titremeye başlamıştı. Jungkook'a söz vermişti. Verdiği sözleri kesinlikle tutan bu kadın, bu sefer tutamamaktan korkuyordu. Jungkook umutla evde, Taehyung'un gelmesini beklerken onlar burada ne yaptıklarını bilmiyorlardı bile. Bunu düşünmek Mijoo'yu hem sinirlendiriyor, hem de çıkmaza itiyordu.

"Jeon elçilerini göndermiş?"

Robot gibi bir ses duyulduğunda hepsi de arkasını dönmüş ve sırt sırta verip sesin nereden geldiğini anlamaya çalışmışlardı. Tam o sırada bir makine sesi yükselmişti. Anlamadıkları şey aşağı inerken, üçü de kafalarını kaldırmış, ona bakıyorlardı. Birden kulaklarını yüksek bir müzik sesi doldurmuştu. Mijoo çok geçmeden hatırlamıştı bu şarkıyı, Taehyung'un neredeyse yatmadan önce her gece dinlediği şarkıydı bu. Mijoo şaşkındı. Ama asıl garip olan, Namjoon'un da şaşkın olmasıydı. O da hatırlıyordu bu şarkıyı. Bu Taehwan'ı gördüğü son gece, dinlediğini duyduğu son şarkıydı.

"Bu Taehyung'un her gece dinlediği şarkı..."

"Ne? Ama, Taehwan'ın ölmeden önce son gece dinlediği şarkı diye hatırlıyorum ben de."

Tüyler diken diken olurken yukarıdan inen kutu tamamen yerdeydi şimdi. Büyük, içi suyla dolu bir cam kutuydu ve içinde hareketsiz bir beden vardı. Mijoo bu bedeni tanıdığında yerinde bir dakika bile durmamış ve kutuya doğru koşmuştu. Onu durduran kollar olmasa çoktan kutuya varmış ve Taehyung'u çıkartmış olurdu. Ama Hoseok buna izin vermemişti.

"Tuzak olabilir."

"Bırak beni!"

"Mijoo sakin ol, sen böyleyken hiçbir şeyi çözemeyiz."

Mijoo çok geçmeden Hoseok'un elinden kurtulmuş ve içi su dolu kutuya koşmuştu. Etrafta üzerine çıkacak bir şey aramış fakat bulamamıştı. Cam kutunun kapağını açmak için önce ona ulaşması gerekiyordu ve onun boyu bile yetmiyordu buna. O etrafta gözlerini gezdirip üzerine çıkacak bir şey aradığı sırada Hoseok ona yaklaşmış ve onu kucaklamıştı. Mijoo birden havalandığında irkilse bile ona güven veren yüzü gördüğünde hızlıca elini kapağa atmış, açmıştı. Suyun üzerinde yüzen bedeni zor bela yukarı çekmişti. Namjoon'un da yardımı ile baygın olan Taehyung'u yere indirmişlerdi. Mijoo inmeden önce son anda suyun üzerinde yüzen minik gemi figürünü almıştı, tam o sırada Hoseok onu kucağından indirmişti.

"Hâlâ yaşıyor, çok su yutmuş olmalı."

"Suni teneffüs yapın!"

Mijoo'nun bağırmasıyla birlikte Namjoon başıyla onaylamış ve Taehyung'un bedenini tamamen yere yatırmıştı. O sırada Mijoo elindeki gemiyle etrafına öldürücü bakışlar atıyordu. O herifin onları izlediğine emindi.

"Ne o Küçük Hanım, arkadaşını kurtardığın için mutlu değil misin? Biraz neşelen, ilk ve son kurtarışın olabilir."

"Seni bulacağım! O zaman seni önce yakacak ve sonra suda boğacağım! Sevdiklerimi incitmenin hesabını vereceksin bana. Yeminim olsun, seni bulup o ininde öldüreceğim!"




-

Ashes ★ taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin