"Wooyoung? Ne yapıyorsun?"Dakikalardır eliyle oynamasını izliyordu hongjoong. Öncesinde hepsinin yanından ayrılmış sonrasında ise tek başına başka bir odaya geçmişti Wooyoung. Tabi ki de bunu sessiz bir şekilde yapsa bile fark edilmişti.
"Bilmem" dedi Wooyoung oturduğu yerde başını kaldırmadan. Aslında gerçekten bilmiyordu.
En son sabah uyanmıştı ve sonrasında karmaşa,karmaşa,karmaşa.
Hiç bir zaman sabah uyandığında, normal ve sakin bir güne başladığını hatırlamıyordu. Grupları yükselişte olduğu için olabildiğince fazla çalışıyorlardı. En nihayetinde yoruluyorlardı.
Hongjoong hyung'un hala kendisine ve eline bakmaya devam ettiğini fark ettikten sonra elleriyle oynamaya son verdi. Son zamanlarda üstünde bir ağırlık vardı ve bunu kimseye yansıtıp grubun düzenini bozmak istemiyordu Wooyoung.
Kendisi böyleydi, insanları çok düşünüyordu.
Özellikle sevdiği bir insan için kendinden bir çok kez ödün veriyordu. Ama bu onun için sorun değildi, bunu seviyordu. Yani insanlara değer vermeyi."Konuşmak istemiyor musun?" Hongjoong onun son zamanlarda değişen hareketlerini fark etmişti. Wooyoung kendi karakterine çok ters bi şeklide fazla sessizdi.
"Ne hakkında?"
"Son zamanlarda çok dalgınsın wooyoung. Sadece iyi olduğundan emin olmak istiyorum."
İyi miydi? Bilmiyordu.
Kötü olduğunu da söyleyemezdi.Aslında ne olduğu hakkında bir fikri yok gibiydi.
Wooyoung sadece uzun bir süre yalnız başına uyumak istiyordu. Belki de sarılmak için bir bedene de ihtiyacı olabilirdi.