"o zaman afiyet olsun" diye söyledi hiç bir şeyden haberi olmayan kaptan. aslında şu an yapılan 'kıskandırma planı' olarak adlandırdıkları o saçma planı sadece üç kişi bilmiyordu.ve bilenler arasında tek bir akıllı yoktu. bunun bilinciyle yüzünü buruşturdu wooyoung. bugün gerçekten her şey boka saracakmış gibi hissediyordu.
hepsi birlikte yemeklerini yemeğe koyuldu. bi 10 dakika sonra falan plandan haberdar olan üçlü,
başrol iki kişiye bakmaya başladı.seonghwa bunları fark ettiği an 'ne var?' dercesine baktı gözüne ilk çarpan kişiye,mingiye. mingide planı hatırlatmak ister gibi gözlerini karşı karşıya oturan woosan ikilisinde gezdirip ona belli etmeye çalıştı. ardından aklına gelen şeyle seonghwa dilini ısırdı ve 'o iş bende' dercesine göz kırptı.
artık herşeyin tamam olduğunu anlayan üçlü yemeklerini yemeğe devam ettiler ve gelecek şeyi beklemeye koyuldular.
"ee wooyoung nasılsın?" bir anda gelen soruyla herkes wooyoung'a bakmaya başladı. zaten uzun süredir wooyoung yemek masasında olmuyordu. bugün o yüzden başrol gibiydi masada. gelen soruylada hong-jongho-san üçlüsü birşey bilmediğinden merakla yüzüne bakmaya başladılar.
bilen üçlü ise duruma sırıtıyordu. ne saçma bir an ama. san woo'nun cevap vereceğini düşünmüyordu çünkü bugün aralarına katılması bile mucizeydi.
wooyoung yüzüne sıcak bir gülümseme yerleştirdi ve seonghwa'ya bakmaya başladı "artık daha iyiyim hyung sen nasılsın?" herkes konuşması ile ona şaşkınca bakmaya başladı.
mingi ise planı devam ettirmek için rolünü takındı ve konuşmaya başladı. "ooo wooyoung bey siz bizimle muhattap olur muydunuz?"
yunho ve yeosang önlerinde dönen sahne ile gülmemek için kendilerini yiyordu. wooyoung rol icabı gözlerini devirdi ve konuşamadan söze seonghwa atladı.
"mingi?"
"ne var hyung bilmiyor muyuz kafasına estiği gibi davrandığını?" wooyoung aklından kötü düşünceler geçirerek ağlamaya çalıştı. rol icabı.
ve sonunda gözlerinin dolduğunu düşündüğünde seonghwaya bakmaya başladı.
"wooyoung güzelim?" herkes,özellikle san olmak üzere söylenen bu hitapla şaşırarak seonghwaya döndü.
bugünün sonunda herkesin yüzünün mimikler yüzünden kırışacağı belliydi.
"hyung dayanamıyorum artık size afiyet olsun" dedi ve ayağa kalktı wooyoung. hızlı hızlı odasına giderken gözünden düşen bir damlayı sildi ve gülmeye başladı. ardından odasına girip hızlı olduğundan emin olarak kapıyı çarptı.
"mingi yaptığın saçmalık" seonghwada bunları söyleyip daha san kalkamadan yerinden kalktı ve wooyoung'un peşinden gitti.
san ise olduğu yerde kalakaldı. ne sikim dönüyordu bu akşam?
ikilinin gitmesi ile birlikte masa sessizleşti ve mingi kaptan'dan laf yememek için hızlıca yunho'yu alarak odalarına gitti.
kalan dörtlü ise yemeğini yedikten sonra odalarına çekilmek üzere masadan kalktılar. bulaşıklar sonra halledilebilirdi.
san merakına yenik düşerek woo'nun olduğu odanın kapısına gelip dinlemeye başladı. duyduğuna göre seonghwa ile wooyoung gülüşerek konuşuyordu.
kendisi geçen gün onun ağlamasını dindirememişken seonghwa ile gülüşmeleri onu sinir etti.ne zaman bu kadar yakınlaşmıştılar? bir sorun olduğunda woonun hep geldiği kişi kendisiyken artık olamamak onu çok sinir etmişti. yani duygularını buna yordu.
onu kapıda gören yeosang ise yaptıkları planın işe yaradığını gördüğü için küçük ve sessiz bir çığlık atıp san'ın yanına doğru ilerledi.
"san?" san yakalanmanın verdiği utanç ile arkasını dönemeden bir 'hm' sesi çıkardı.
"kapıda ne işin var?" gülmemeye çalışarak sorusunu sormaya devam etti yeosang.
"ne olduğunu merak edip gelmiştim ama görünüşe göre baya iyi."
yeosang hala mimik yapmamaya çalışarak arkasında dikiliyordu. onun birşey demesini beklemeden san bir hışımla kendi odasına doğru gitmeye başladı.
ardından yeosang hemen wooyoung'un odasına daldı ve içinde tutmaya çalıştığı gülmesini hemen patlattı.
"oğlum kapıdaydı sizi dinliyordu. tamamdır bu iş benden demesi."
wooyoung duydukları ile kendine umut depolamamaya çalışarak gülümsemeye çalıştı.
bu gece gerçekten düşündüğü gibi boka sarmamıştı.
belki de bir şansı vardı kim bilir?
-
1 hafta sonra okul aciliyo mexun olmak istemiom