ε🍒з
şu anda minho'nun evinin arka bahçesinde, bakın size yemin ediyorum bizim site kadar olan saray gibi bir yerdi ve buraya ev demeye bin şahit isterdi, hasımlarımızla durmuş birbirimizin yüzüne bakıyorduk.eve aynanda varmıştık. minho zaten önceden gelmişti, bizi bekliyordu. kapıda hyunjin, jeongin, chris ve ryujin'le ufak çaplı bir bakışma yaşadıktan sonra kocaman olan, bakın cidden şatoydu burası şakam yok, bahçe kapısından içeriye girmiştik.
ve şu anda gergin bir şekilde herkes birbirlerine bakıyordu. geldiğimizden beri kimseden çıt çıkmamıştı.
ben utandığım için minho'ya konuşması gerektiğine dair sinyal verici bakışlarımı atıp yerimde çırpınırken minho anlamamışçasına kaşını kaldırıyordu.
yanımdaki seungmin ağırlığını benden taraftaki bacağına vererek kollarını önde bağdaştırmış bir çekilde hafifçe kulağıma doğru eğildi ve kimsenin duymayacağı şekilde fısıldayarak konuştu.
"umarım bunun bir açıklaması vardır han jisung."
etraftakilerin bakışlarının odağı olduğumuz için bir şey belli etmemek istercesine hafifçe gülümsedim. sonra seungmin'e sinirli bakışlarımdan gönderdim ve önüme döndüm.
en son sessizliği bozmak istercesine ryujin konuştu, "evet! sizinle karşılaşmak çok güzeldi arkadaşlar. görünüşe bakılırsa bugün beraberiz, lütfen kavga etmeyelim." diyerek evin kapısına yöneldi ve hiçbirimizi umursamadan içeriye girdi.
bizim, daha doğrusu bizimkilerin saçma kavgalarıyla ilgilenmiyordu. grup olarak onlarla arkadaştı fakat genel olarak jisu ve yeji ile takılıyordu okuldeyken. benimle de arkadaştı tabii. kavgalarımızda taraf tuttuğunu sanmıyordum.
hyunjin'in ağzından bir kıkırdama duyulmuştu. başını yüzünün görünmeyeceği şekilde yere eğmiş bir şekilde gülüyordu. sonra hafifçe bakışlarını bize çevirdi.
"hayır, hayır." dedi başını iki yana sallayarak. "bugün beraber değiliz."
biraz öne doğru çıktığı zaman minho onu durdurmak istercesine bir adım attı ama hyunjin onu engelledi.
"biz bugün arkadaşımıza yardıma gelmiştik ama görünen o ki o sizi de çağırmış." diyerek minho'ya baktı. sonra tekrardan bize döndü
"şimdi ya siz gidersiniz ya da ben buradan çekip giderim çünkü sizi bir saniye bile görmeye niyetim yok."
chris de arkasında durarak meydan okuyucu bakışlarıyla bizi süzüyordu.
changbin hiç beklemediğim bir şekilde minho'nun yanına geçti ve sırtını pat patladı.
"ben de bugün evelallah minho gardaşıma yardıma geldim." dedi hyunjin'in hemen önüne doğru yürürken.
felix ve yuna gülmemek için dudaklarını bastırıyorlardı. ben kendimi tutamayıp ağzımdan bir kıkırtı çıkarmıştım ama çok şükür ki duymamışlardı.
minho'ya göz kırptım. o da changbin'den bunu beklemiyormuş gibiydi.
hyunjin'in uzun boyu yüzünden changbin omuzlarını dikleştirmiş, biraz uzun gözükmeye çalışarak hyunjin'e bakmıştı.
"ve hiçbir yere gitmiyoruz. verdiğimiz sözü tutarız, bizim alın yazımız budur güzel kardeşim."
changbin çok ciddiydi ve ben GERÇEKTEN gülmemek için kendimi tutmaktan çok yorulmuştum.
seungmin'in bile hafifçe dudakları kıvrılmıştı.
bakışlarını chris'e, sonra tekrardan hyunjin'e çevirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cherry pancakes [minsung]
Fanficjisung: sen tut elin amerikalarından taaa buralara gel sonra normalde olse kabul etmeyen okula tum servetini yatırarak donem ortasında kayıt yaptır OLLDU PASAM BASKAAA MILLET AFRIKALARDA AC AC