1 ay sonra
Minho ile sevgili olmasının üzerinden bir ay geçmesine rağmen yine buluştuklarında anlattığı ilk konu o gün olmuştu Felix'in. Sevgili oldukları o mistik, özel gün.
Minho saçma saçma mesajlar atarak Felix'i sinirlendirmişti her zamanki gibi. En sonunda türlü türlü bahanelerle kapıyı açtırdığında kendini içeri atıp, gelen bir anlık cesaret patlamasıyla bütün hislerini yüzüne söylemiş, doğrusu bağırmış, ve Felix'i şoka sokmuştu.
Çünkü Minho uzun süredir ondan hoşlanıyordu ve en nihayetinde onun ilgisini çekebildiğinde kendi tabirine göre ite dönmüş sevincinden tamamen farklı bir insana dönmüştü.
Bu abartılı, şakacı tavrından sonra tamamen kendi hislerini ona söylediğinde sevgili olmuşlardı. Felix kendini tutamayıp mutlulukla saatlerce Minho'nun omzunda ağlarken yeni sevgilisi ona teselli vermişti.
O günden beri Felix etrafına ekstra bir ışık saçıp yerinde duramıyordu. Her zaman mutluydu, yüzü gülüyordu ve bu arkadaşlarını çok mutlu ediyordu. Özellikle Jisung uzaktan onu izlerken ilk tanıştıklarındaki depresif ruh hallerine ve şimdiki hallerine duygulanmadan edemiyordu.
Şimdi dörtlü arkadaş grubu favori kafelerinde otururken iyiden iyiye yaz gelmiş, Jisung'un başına gelen felaket silsilesi yüzünden giremedikleri finallerini verip mezun olmayı kutluyorlardı. Ve Felix yine konuyu Minho ve kendine getirmişti.
"Ağzına yapıştıracağım Minho Minho Minho! Minho'n batsın be!" diye çirkeflik yaptı Jisung.
"Ya arkadaşım deme öyle!" diye kendini savundu Felix hemen eteğinin altından sıcaktan birbirine yapışmış bacaklarını ayırarak.
Jeongin gülerek onların atışmasını izlerken Seungmin sevgilisinin tatlı gülüşüne bakakalmıştı öylece. Bunu fark eden Jeongin bakışlarını ona çevirip yavaşça yaklaşarak burnunun ucuna öpücük kondurdu.
"Çok mu yakışıklıyım ne?"
Seungmin yüz buruşturdu. "İdare edersin işte." O sevgilisine nazlanırken, Felix ve Jisung tatlı tatlı atışırken adresi mesaj olarak alan Hyunjin Jisung'u almaya gelmişti. İçeri girdiği kapıdan gözleri hemen onu ararken yüksek sesinden yerini bulması zor olmamıştı zaten.
Gülümseyerek oraya doğru ilerlerken üzerindeki kalın askılı siyah atlet, ve kot pantolon görüş alanına girdiği gibi hızlıca ayağa kalkan Jisung ona doğru yürüdü.
"Ay inanmıyorum bu üst ne böyle! Herkes omzunun genişliğini görecek kapat aşkım!" dedi telaş içinde kendi kısa eteğini unutarak elleriyle onun omuzlarını saklamaya çalışırken.
Hyunjin kıkırdayıp bileklerinden nazikçe tutup dudaklarına bir buse kondurdu. "Hadi gidelim bebeğim." ve evet, sonunda Fransa'ya gidiyorlardı, eksiklerini tamamlamak için de son iki günleri vardı.
Duyduğu cümleyle kıskançlığı kaybolurken arkadaşlarına selam verip masadaki eşyalarını alırken Hyunjin'de onunla gelip kısaca selamlsşmıştı.
Birlikte arabaya bindiklerinde Jisung sırıtmasına engel olamadı. "Of çok heyecanlıyım. Hadi bas gaza aşkım bas gaza gidelim halledelim şu alışveriş işini."
Hyunjin onun bu tatlılığına daha fazla dayanamamış saçlarını dağıtarak sevmek zorunda kalmıştı. "Ya bozdun!"
"Çok tatlısın ne yapayım?"
En sonunda iki yanağına da sesli iki öpücük kondurup arabayı çalıştırdığında Jisung kendi müzik listesinden şarkı açıyordu.
Shawn Mendes'in Always been you şarkısını özenle açıp tekrara aldığında oldukça mutluydu. Bu şarkı tamamen onlara aitti. Jisung bir kaç haftadır terapiye gidiyordu. Ve annesinin söylediğine göre babasının ameliyatı beklenmedik bir şekilde iyi geçmişti ve bu Hyunjin'in 'O piç beni gömer de ölmez.' diye bir tepki vermesine neden olmuştu. Yani Jisung'un aklını meşgul edecek, mutsuzluğa neden olacak bir şeyler yoktu hayatında.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
always been you 𐙚hyunsung꒱ ✓
Fanfictionaynı evde yaşayan jisung ve hyunjin [texting, twitter] #1 hyunsung