flashbackJisung zorlukla uykuya daldığında yanında olan Hyunjin'i görememesiyle kaşlarını çattı. Gözleri şifonyerdeki dijital saate kaydığında gece üçü geçtiği gördü.
Elini yüzünü yıkayıp onu aramak adına banyoya adımlayacağı sırada kapıyı açtığı an çarpıştığı bedenle çığlık attı.
Karşısındaki bedenden de bir çığlık yükseldiğinde korkuyla kalbini tutarak tekrar bağırdı. "Felix! Ne yapıyorsun ya aklım çıktı!"
Arkadaşı da aynı onun gibi eli kalbinde soluklanırken onu nasıl oyalayacağını düşünüyordu.
"İyi misin bebeğim?" diye sordu nazikçe ona yaklaşıp yanaklarını avuç içlerine alarak. "Su getireyim mi?"
Hala onun burada ne işi olduğunu anlamayan Jisung kafasını sallamış, Felix'in onu yatağına oturtmasına izin vermişti. Kendi bile farkına varmadan titreyen ellerini ancak dizlerinin üzerinde koyduğunda hissedebilmişti.
Bıktığı hisse küfürler yağdırırken arkadaşı da ondan farksız değildi. Ben Jisung'a ne diyeceğim, nasıl oyalayacağım türevleri sorular kafasını meşgul ederken en yavaş şekilde suyu doldurduğunda bugünkü şansına dış kapının anahtar sesi gelmişti yavaşça.
Felix elindeki suyu bırakarak aceleci adımlarla Hyunjin'i karşılamaya gitti. "Ay Jisung uyandı çabuk yanına git seni sormadan!" dedi fısıldadığı halde telaşı belli olan bir sesle.
Hyunjin başını sallamış mutfakta ellerini yıkayıp, üzerindeki ceketi gelişigüzel öylece fırlatıp yukarı çıkmıştı elindeki suyla.
Hafif yarım kalmış kapıyı usulca iterek yatakta oturan Jisung'un önünde diz çöktü. Sevgilisinin bakışları hemen ona dönerken Hyunjin su dolu bardağı onun dudaklarına yaklaştırdı. Susuzluktan dili damağına yapışmış Jşsung reddetmeden hepsini içerken Hyunjin onun titreyen ellerini görmesiyle içi giderek dudaklarını ısırdı.
Onu bu hale getirenlerden nefret ediyordu.
"Neredeydin?" dedi Jisung kısık bir sesle. Henüz yeni uyandığı için sesinde pürüzler vardı. Hyunjin ona yalan söylemek istemediği için sessiz kaldı.
"Hyunjin, neredeydin?"
Yine cevap alamamasıyla Jisung sevgilisinin sol elini kendine doğru çekerek tahminini doğru çıkaracak bir delil aradı. Kızarmış parmak boğumları, kanı daha yeni durmuş minik yaralar ile Jisung bakışlarını onun gözlerine çıkardı. Arkadaşları onu her ne kadar alı koymaya çalışsa da aradan tüyüp bir iki sert yumruk salladığı için foyası açığa çıkmıştı Hyunjin'in
"Neden yaptın?" sesi bir önceki tınılarından daha öfkeliydi. Diğer elini de sertçe kendine çektiği zaman görmeyi beklediği tanıdık yaralarla ateş saçan öfkeyle ona baktı Jisung.
"Yine kendine zarar vermişsin Hyunjin!"
Hala diz çöktüğü yerden kalkamayan Hyunjin, hala elini avuç içinde tutan Jisung'un elini dudaklarına yaklaştırıp nazik bir öpücük kondurdu.
"Önemli bir şey değil, uyuyalım sonra konuşuruz." şu an diyebileceği en mantıklı şeydi.
"Önemli bir şey değil mi gerçekten, inanmıyorum sana, beni tek başıma bırakıp nereye gittin ya?"
Sesi git gide yükseliyorken bir anda ayağa kalkıp ona aşağıdan bakmasını sağladı Jisung. "Neden başını derde sokacak şeyler yapıyorsun sürekli, adım gibi eminim yine saçma saçma işlerle uğraştın Hyunjin!"
Hayır, ne kadar bağırırsa bağırsın siniri geçmiyordu. "Benim için bela alma başına diyorum asla dinlemiyorsun. Peki ya bana sabah yaptığın muammele? Sanki ben her gel diyene koşa koşa gidiyorum ya! Bir de Minho fotoğraf atmışmış!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
always been you 𐙚hyunsung꒱ ✓
Fanfictionaynı evde yaşayan jisung ve hyunjin [texting, twitter] #1 hyunsung