NH-1

106 27 4
                                    

Multimedya= Sanem ve Eylem

Yatağın üzerinden hazırladığım küçük el çantasını alıp aşağı indim. Annem her zamanki gibi kahvaltı hazırlıyor, babam da televizyondan haber dinliyordu. Çantayı kapının yanındaki vestiyere koyup mutfağa anneme yardım etmeye girdim. Tezgahta domates doğruyordu. Arkasın beline sarılıp yanağına kocaman bir öpücük bıraktım.

"Günaydın Kraliçem"
"Günaydın Prensesim benim" dedi domatesleri doğramaya devam ederek. "Çantan hazır mı?"
Arkasından ayrılıp tezgaha yaslandım.
"Çantam ve ben hazırız ama senin kokoş kızın hazır değil" dedim doğradığı domateslerden birini ağzıma atarak.
"Sensin kokoş, hazırım ben" dedi Sanem. Ta ki merdivenin son iki basamağında yere kapaklanarak aceleliğini gösterene kadar.
"Sonson kokoş, hozorom bon" diyerek onu taklit ettim. Elindeki el çantasını bana fırlatarak valizini kapıya doğru sürdü. Çantayı havada tutup mutfağa gelmesini bekledim.
"Ooo Bilge sultan yine ne döktürüyorsun" diyerek benim gibi domatesten bir tane alıp ağzına attı.
"Salata Sanem çok mu bir şey" dedi annem gözlerini devirip. ANNEM BU HAREKETİ NERDEN BİLİYOR!!?
"Ya ben seni yüceltmeye çalışıyorum senin yaptığına bak" Gidip yemek masasına oturup kollarını göğsünde bağlayıp dudağını büzdü.

"Hiç işten kaytarmaya çalışma hanım efendi! Kahvaltı masasını hazırla Ben babamı çağırıyorum."diyerek mutfaktan çıkıp tam karşıda olan salona girdim.

"Hadi baba kahvaltı hazır"

Televizyonu kapatıp ayağa kalktı. Birlikte salondan çıkıp mutfağa girdik. Babam masada kendi yerine oturup çaydanlıktan kendine çay doldurdu. Ne kadar düşünceli, bize de dolduruyor(!)

Hep beraber masaya oturup çaylarımızı aldık.

Masada bir eksik var ama ne?

"Anne masada bir eksik var?" dedim masaya göz atarken. "Ne acaba?"

"Tuzluktur. Kalk getir" dedi. Ayağa kalkıp raftan tuzluğu aldım. Masaya oturunca ağabeyim merdivenlerde göründü. Tabi lan! Çınar eksik!

"Günaydın millet!" Saçlarını karıştırarak masaya oturdu.

Anneme dudak hareketleriyle 'Çınar eksikmiş' dedim. Annem ağabeyime ismiyle hitap etmeme çok kızıyordu.

"Çınar deme! O senin ağabeyin!" dedi seslice.

"Kim bana Çınar dedi ki?" dedi etrafa hala baygın bakışlarla bakarken. Hala ayılamamıştı. Masadan kalkıp su içme bahanesiyle kendime su doldurdum. Dibinde bir yudum felan kalınca masaya doğru ilerledim. Tam Çınar'ın arkasındayken ayağım takılırmış gibi yaptım ve ensesinden içine doğru kalan suyu döktüm.

"Lan!" diye bağırıp yerinden sıçradı. Ayağa kalkıp tişörtün ıslak yerini havaya kaldırdıp sinirli sinirli bana bakmaya başladı. Şirince sırıtıp yerime oturdum.

"Ayılman gerekiyordu!" Kaşlarımı 'Bana ne' der gibi kaldırdım.

"Demek ayılmam gerekiyordu" diyerek yerinden kalkıp beni kovalamaya başladı. Masanın etrafında bir kaç tur atıp mutfak kaçtım. Ne güzel sabah sporu işte! Salona girince sehpanın etrafından geçip televizyonun önünde geçtim. Bu televizyonu kendi parasıyla almıştı. Bana zarar verir, televizyona vermezdi yani o derece. Sehpanın üstünden atlayıp üstüme kapaklandı. TV ünitesinin tam yanına düştüm.

"Dua et kafam üniteye çarpmadı. Daha ölmeden seni öldürürdüm yeminle Çınar!"

Bana 'he anan'bakışlarını atıp üstüme daha da yüklendi.

Ezilip ölmemek için "Kalk lan! Kalk ezileceğim şimdi!" dedim.

"Lan deme lan!" diye bağırıp üzerime daha da yüklendi.

Nasıl Hissettin?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin