˖ִ ࣪⚝₊

41 8 70
                                    

𖦹˙-başlamadan önce tek dileğim okurken medyadaki şarkıyı dinlemeniz olucak

"son sözlerini söyle."

eski kent masallarını bilirsiniz. aşıklar sevgililerini öpüyorlar ve büyü hızı bozuluyor. kurbağa prens oluyor, uyuyan güzel uyanıyor, pamuk prenses diriliyor, sizin ilginizi hangisi çekiyorsa işte. ah, ben mi? benim gönlümü tabi ki de angelica çeliyor. siz ne derseniz deyin. yaşlı adamlar ne uydururlarsa uydursunlar. tozlanmış adamların, tozlanmış raflarında, okunmayı bekleyen, yaldızlı kılıflı bir roman angelica. nihayetinde angelica'nın ruhu gibi olabilir mi hiçbir masalın ruhu? angelica'nın ruhu gibi bulabilir mi hiçbir ruh yarısını? her masalın özünde o yatıyor: angelica. her güzel ondan yaratılıyor, her gizeme anlam oluyor. yaşama sebep oluyor. angelica ulaşılmaz, angelica başına buyruk, angelica aşka yabancı ve angelica kasım ayı gibi soğuk. angelica bir öpücük hayatı sonlandıran. angelica aşkın ta kendisi, angelica güz laneti, angelica bir şeytan, bir melek, bir tanrı ve bir ölümlü. angelica yaşamak için peşinden koştuğunuz ama size ölüm olan biri. angelica osamu'nun boynuna bıçağına acımasızca dayayan mafyanın teki.

karamel bukleleri çimenleri süpürüyor. gökyüzünde bulutlar, ateş böcekleri ve bir çift mavi yıldız izliyor içinde bulunduğu "rezilce", kutsal bir rezillik olsa gerek, duruma rağmen alaycı ve şımarık gülümsemesini koruyan çehresini. tuzağa düşürülmüş. kendisini yerle arasına alan ve şah damarının hemen üstündeki bıçak olmasa oldukça romantik sayılabilecek bir konumda, tepesinde dikilen düşmanının yaşamla arasındaki bağını koparmasını bekliyor. zengin malikanelerde duvarları süsleyen o tabloları andırıyorlar: şeytan ve zavallısı. alexandre cabanel fırçası. gözleri konuşturan boyalar.

nakahara chuuya. şeytanın bedenine sızmasına yıllar önce onay vermiş genç adam. bulutlu gökyüzünün altında, tanrı bile onun mavi yıldızlarıyla kendininkileri yarıştırmak istemediğinden bulutlu, çünkü kimin kazanacağı fazla bariz. alev saçları parlıyor, şeytan osamu'nun gözünde güneş oluyor. kirpiklerini kırpıştırırken ve küfürler savururken kaderini kabullenmiş düşmanına, osamu kalbinin anlamlandıramadığı bir aşırı heyecanın pençesine düştüğünden emin. aynı zamanda bu heyecanın korkudan satırlarca uzak olduğundan da. korkmak böylesine güzel hissettiremez kimseyi.

kendisine göz kırpan her kıza ettiği birlikte intihar teklifleri, bileğinde hayaleti gezinen kesik izleri, vücudunun her yerinde başıboş bandajlar... böyle adamlar, yaşamayı bilmeyen budala yaratıklar!, korkmaz hiç ölümden. onlar ölümü eski bir dostu kucaklar gibi karşılar. çünkü bilirsiniz ölümden sonra hayat olup olmaması kimin umrunda ölmeden önce yaşayamadıktan sonra? hayatı hayat kılan yegane insan ona ölümü sunarken hangi güç osamu'ya hayır dedirtebilir? hangi güç onu yalvartabilir sorarım, kızıl saçlı şeytanlar dışında kimse dize getiremez böyle adamları. ölüm dahi durduramaz onları, onlar yaşarken öldüğünden çoktan çiğnemiştir yasakları.

angelica, soukokuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin